28 Haziran 2014 Cumartesi

İstanbul'da Türk bayrağını indiren kişi vuruldu

Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü önündeki Türk Bayrağı'nı indirmeye çalışan bir kişi, polis tarafından bacağından vurularak etkisiz hale getirildi.

EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ'NDEKİ BAYRAĞI İNDİRDİ

Önce Küçükköy'deki özel bir hastanenin Türk bayrağını indiren 28 yaşındaki Muş doğumlu A. O. isimli şahıs daha sonra Gaziosmanpaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü'ndeki bayrakları hedef aldı.

BACAĞINDAN VURULDU

Bayraklardan bir tanesini indiren şahıs, ikincisini indirmek isterken polis tarafından bacağından vurularak etkisiz hale getirildi. Yaralanan şahıs, ambulansla Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

13 Haziran 2014 Cuma

İşte Ahmet Kural'ın yeni projesi

6.9 milyon kişi tarafından izlenen ‘Düğün Dernek’ ve absürt dizi ‘Kardeş Payı’yla kısa sürede hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen Ahmet Kural’dan yeni kulvar.

Murat Cemcir’le birlikte seslendirdiği ‘Entarisi Dım Dım Yar’ adlı şarkısı kısa sürede fenomen olan Kural,  albüm çıkaracak. Son performansı ‘Haydar Haydar’la müzik otoritelerinden tam puan alan başarılı komedi oyuncusu, ‘Kardeş Payı’nın sezon finali yapmasının ardından stüdyoya kapanacak. Gösteri ve filmlerinde seslendirdiği şarkılar dillere dolanan  Ata Demirer de  geçen hafta ‘Alaturka’ adında bir  albüm çıkarmıştı.

Kurbanlarını Facebook'tan seçip o mesajı atıyorlar

Çete üyeleri önce kurbanların  Facebook sayfalarından seçip mesaj atıyor.

Mesaja dönüş yapan olursa planı devreye sokarak kurbanlarını tuzağa çekmeye çalışıyorlar.

Amerika'nın New York şehrinde  facebook sayfalarından kurbanlarını seçerek iletişime geçen Samantha Barbash( 40), Roselyn Keo(29), Marsi Rosen(28) ve Karina Pascucci’den(26) oluşan striptizci çetesi çökertildi.

Haber ile ilgili metin girin!.

Çete üyeleri gözlerine kestirdikleri zengin erkekleri birlikte olduktan sonra onları New York’un lüks gece kulüplerine eğlenmeye ikna ederek vurgunu başlatıyorlardı.

Buluştukları erkeklerle gittikleri gece kulübünde içkilerine uyuşturucu katarak onları baygın hale getiren çete üyeleri, uygunsuz pozlar çektirdikten sonra, kredi kartlarının da numarasını ve imzasının kopyasını alıyorlardı.

Ertesi gün kurbanlarına şantaj maili atan çete, fotoğraflarını yakınlarına göndermek ya da facebookta yayınlamakla tehdit ederek para sızdırıyorlardı.

Bugüne kadar çok sayıda kişiyi bu şekilde dolandırarak kredi kartlarından ya da elden enaz 200 bin dolar aldıkları belirlenen çete üyeleri, kurbanlarından Zyad Younan’ın şantajlara boyun eğmeyip, polise gitmesiyle yakayı ele verdi.

Doktor Zyad’ın da onbinlerce dolarını bu şekildi kaptırdığı ortaya çıktı.

Rus sevgilisini eve kapattı!

Antalya'da sevgilisi tarafından eve kapatılan Rus uyruklu kadın, polis ve itfaiye ekiplerince kurtarıldı.

Edinilen bilgiye göre, Güllük Caddesi'ndeki bir apartmanın 4'üncü katında bulunan dairede Rus uyruklu kadın Svetlana Khlavuska (30), birlikte yaşadığı sevgilisi tarafından henüz belirlenemeyen bir nedenle eve kapatıldı.

Pencereden bağırarak yardım istedi

Kapı kilitli olduğu için evden çıkamayan Rus kadın, pencereden bağırarak çevredeki vatandaşlardan yardım istedi. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, itfaiyeden yardım istedi.

İtfaiye ekipleri, Rus kadını evden çıkarmak için pencereye merdiven uzattı. Polis ve itfaiye ekipleri pencereden eve girerek kadını aşağıya indirdi.

Polis, Khlavuska'nın ifadesine başvurmak için karakola götürdü. 

Ablanın tadı damağımda kaldı deyince...

Adana'da otomobilin içinde av tüfeğiyle ensesinden vurulan 29 yaşındaki Özmen Ene'nin, bir yıl önce kaçırıp, zorla ilişkiye girdiği N.Ç.'nin erkek kardeşi 23 yaşındaki A.Ç. tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.

İddiaya göre, merkez Yüreğir İlçesi'nin Sinanpaşa Mahallesi'nde oturan ve birçok suçtan poliste kaydı bulunan Özmen Ene, bir yıl önce arkadaşı A.Ç.'nın evli olan ablası N.Ç.'yi zorla kaçırdı. Genç kadını alıkoyan Ene, 5 gün birlikte olduktan sonra ailesine teslim etti. Her ikisi de evli oldukları için olayın duyulmasını istemeyen N.Ç.'nin ailesi, Ene'den şikayetçi olmadı.

A.Ç. ile Özmen Ene, 10 Haziran'da akşamı bir araya gelip otomobilde Alkol aldı. Sohbet sırasında Özmen Ene, A.Ç.'nin ablası ile yaşadıklarını anlatmaya başladı. Zorla kaçırıp alıkoyduğu N.Ç. ile birlikte olduğunu söyleyen Ene, "Tadı damağımda kaldı, yine götüreceğim. 5 çocuğu da olsa evlenirim" dedi. Bu sözler üzerine öfkelenen A.Ç., araçtan inip evine gitti. Sabaha kadar plan yapan A.Ç., bir arkadaşından aldığı av tüfeğini siyah bir poşete sarıp Ene'nin evinin önüne gelip beklemeye başladı. A.Ç., beraberindeki arkadaşlar K.K. ve M.K. ile birlikte evden çıkan Ene'yi yanlarına alıp ayrıldı.

Aracın arkasına oturdu

Aracın sürücü koltuğuna Özmen Ene, arka koltuğa da A.Ç. oturdu. Bir süre dolaştıktan sonra Özmen Ene, Seyhan İlçesi'nin Gülbahçe Mahallesi'ne geldi. Obalar Caddesi'nde çevrede kimsenin olmamasını fırsat bilen A.Ç. av tüfeğini poşetten çıkartıp Özmen Ene'nin ensesine ateş etti. Özmen Ene olay yerinde hayatını kaybetti. Araçtan inen A.Ç. ve arkadaşları K.K. ile M.K. kaçtı.

Silah atık su kanalında bulundu

Ene'nin cesedinin bulunması üzerine çalışma başlatan polis, son olarak birlikte olduğunu saptadığı A.Ç., K.K. ve M.K.'yi gözaltına aldı. Ene'nin bir yıl önce evli ablasını zorla kaçırdığını ileri süren A.Ç., "Ablamla ilişkisini ballandıra ballandıra anlattı. 'Yine götüreceğim' diyerek beni tahrik etti, kendimi kaybettim"dediği öğrenildi.

K.K. ile M.K. ifadelerinin ardından serbest bırakılırken katil şüphelisi A.Ç., sevk edildiği nöbetçi mahkemece tutuklandı.

Ünlü oyuncudan 'uyuşturucu' açıklaması

Ankara merkezli uyuşturucu operasyonu kapsamında gözaltına alındığı iddia eden oyuncu Erdal Beşikçioğlu bir açıklama yaptı.

İşte Erdal Beşikçioğlu'nun açıklaması;

"12 Haziran 2014 tarihinde gerek yazılı basın  gerekse ilgili basın kuruluşlarının internet haber sitelerinde,  uyuşturucu satıcılarına yönelik gerçekleştirilen  operasyon kapsamında; “Gözaltına alındığım,  uyuşturucu kullandığım” yönünde çeşitli haberler yer aldı.

Öncelikle belirtmeliyim ki : Gözaltına alınmadım…

İstanbul’da yeni sinema filmimin çekimleri sırasında telefonla -kamuoyuna duyrulmaması ve kamu oyuna kötü örnek teşkil etmemesi yönünde gizlilik hassasiyeti ile- Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından, ifademe/bilgime başvurulmak üzere Ankara’ya davet edildim.  Operasyon kapsamında  uyuşturucu ticareti yaptığı iddia edilen herhangi biriyle görüşmem ve ilişkimin varlığı tarafıma isnat edilmediği gibi bu yönde bir suçlamaya  da uğramadım. Çünkü  uyuşturucu kullanmıyorum…

Basın organlarında hakkımda çıkan yanlış, yönlendirmeli ve sorumsuz yayınlar aleyhine gerekli cezai ve hukuki/ tazminat  işlemlerinin yapılması yönünde karar aldım. Çünkü; yaşamım boyunca, Türkiye’de sanatçı olmanın zorluğu ve de sorumluluğunun bilincinde oldum. Aileme, çevreme ve topluma kötü örnek teşkil edecek, hiçbir davranışım olmadı.

Şahsımın ve ailemi küçük düşürecek, üzecek, itibarsızlaştırmaya yönelik bu türden yanlış, yönlendirmeli ve sorumsuz yayınların beni üzen bir diğer ve de en önemli yönü ise, bu yayınlardan etkilenebilecek bir tek kişinin dahi  uyuşturucu gibi kötü bir alışkanlığa başlayabilme ihtimalidir.

Önemle tekrar belirtmek gerekirse,  uyuşturucu kullanmıyorum,  uyuşturucu bağımlısı değilim ve de  uyuşturucu kullanımına karşıyım.      

Kamuoyuna ve siz sayın basın mensuplarına saygılarımla bildiririm."

Kanuni Sultan Süleyman nasıl öldü?

I. Süleyman ya da Sultan Süleyman-ı Evvel; 6 Kasım 1494, Trabzon 'da doğdu. Osmanlı İmparatorluğu'nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi.
Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman olarak da bilinmektedir.
1520'den 1566'daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapan ve 13 kez sefere çıkan Süleyman saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir

Süleyman böylece devletin hem en uzun süre tahta kalanm hem en çok sefere çıkan hem de en uzun süre sefer yapan padişahı olmuştur.
I. Süleyman 1520 yılında, babası I. Selim'in ölümünün ardından tahta çıktı.
Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan'ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı.
1529 yılında Viyana'yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı.
Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu'nun büyük kısmını ele geçirdi.

Afrika'da imparatorluğun sınırları Cezayir'e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz'den Kızıldeniz'e kadar olan sularda hakimiyet kurmuştu.

I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2'ye ulaştırdı.
Kanuni Sultan Süleyman 1566 yılında hasta olduğu halde on üçüncü ve son seferi olan Zigetvar üzerine sefere çıktı.
Bu sırada yetmiş üç yaşındaydı ve hükümdarlığının kırk altıncı yılındaydı.
Zigetvar şehri etrafı surlarla ve nehirle çevrili üç kısımdan oluşuyordu. Bu yüzden hemen netice alınamadı. Kuşatmanın son gününe yaklaşıldığında hastalığı iyice artan hükümdar 6-7 eylül 1566 gecesi sabaha doğru vefat etti.
Hükümdarın vefatının ertesi günü Zigetvar alındı ancak yine de durum çok tehlikeli bir hal arz ediyordu.
Düşmanın ve yeniçerilerin bu durumu öğrenmesi çok vahim sonuçlar ortaya çıkarabilirdi.
Düşmanın öğrenmesi bu durumdan yararlanma ihtimalini arttırır, yeniçeriler ise üzüntü ile kontrol edilemez bir kalabalığa dönüşebilirlerdi.
Sokullu Mehmet Paşa bu konuda bütün siyasi dehasını kullandı. Padişahın ölümü vezirlerde dahil herkesten gizlendi. Ölümü sadece padişahın yakınında bulunan kişiler biliyorlardı.





11 Haziran 2014 Çarşamba

Olcan Adın'ın yeni takımı belli oldu

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ile Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, transfer döneminin gözdesi Olcan Adın konusunda büyük ölçüde anlaşmaya vardı.

NTV Spor'un haberine göre; Sarı-kırmızılı kulübün başkanı Ünal Aysal, İstanbul'da bir araya geldiği Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'ndan Olcan'ı resmen istedi. İki başkan büyük ölçüde anlaşma sağladı.

Sabah saatlerinde teknik direktör Roberto Mancini ile görüşen Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, bu toplantının ardından Galatasaray Adası'na geçti.

Aysal burada Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ile bir araya geldi. Ünal Aysal bordo-mavili takımın yıldız oyuncusu olcan adın için teklifini iletti. İbrahim Hacıosmanoğlu teklife prensipte "evet" dedi. İki başkan transfer için büyük ölçüde anlaştı.

Trabzonspor'a 2011-2012 sezonunun devre arasında Gaziantepspor'dan transfer olan Olcan, bordo-mavili formayla çıktığı 106 resmi maçta 29 gol atıp, 33 asist yaptı. Olcan bu sezon ligde 10 gol-9 asist, UEFA Avrupa Ligi'nde ise 5 gol - 6 asistle kariyerinin en parlak günlerini yaşamıştı.

Kurt Seyit ve Şura o ülkede patladı

Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Farah Zeynep Abdullah'ın paylaştığı Kurt Seyit ve Şura dizisine Mısır'da ilgi büyük

Geçen yılki askeri darbeden sonra büyükelçiler karşılıklı geri çekildiği için ilişkilerin müsteşar düzeyinde sürdüğü Mısır'da sanatçılarımız Türkiye'yi tanıtmaya devam ediyor.

Star TV'de ekrana gelen “Kurt Seyit ve Şura” dizisi,  Mısır televizyonlarında en çok izlenen yapımlar arasında yer alıyor.

Başrollerini Arap seyircilerin hayranlıkla izledikleri Kıvanç Tatlıtuğ ile Farah Zeynep Abdullah’ın paylaştığı dizi , Mısır’da kısa süre içinde reyting listelerinin zirvesine yerleşti. (Hürriyet)

Polislerin gözü önünde yaptı

Bursa’nın merkez Yıldırım İlçesi’nde, 3 ay önce evlenen 25 yaşındaki Sabutay Oflaz, ’Gürültü yapılıyor’ şikayeti üzerine gelen polislerin gözü önünde, apartmanın beşinci katındaki dairenin mutfak penceresinden atlayarak yaşamına son verdi.

Olay, dün akşam saatlerinde Merkez Yıldırım İlçesi Namazgah Mahallesi Karıncadere Sokak’ta meydana geldi. İşsiz olduğu öğrenilen Sabutay Oflaz, 18 Mart’ta Gülizar Oflaz ile evlendi. İş bulamaması nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığı öğrenilen Sabutay Oflaz’ın evde yalnız olduğu bir sırada gelen aşırı gürültü üzerine komşuları polise haber verdi. 5 katlı apartmanın en üst katındaki daireye gelen polisler, zili ısrarla çalmalarına rağmen kapı açılmadı. Polisler, içeriden sesi gelen Sabutay Oflaz’a bağırarak kapıyı açmasını istedi.

İçerden yanıt veren Sabutay Oflaz, kapıyı açamayacak durumda olduğunu söyledi. Polis, bunun üzerine kapıyı kırarak içeri gireceğini bildirdi. Sabutay Oflaz’ın kapıyı açmayacağını söylemesine üzerine polisler kapıyı kırarak daireye girdi. Sabutay Oflaz, polislerin üzerine mutfaktaki eşyayı atmaya başladı. Elinde bıçak da bulunan Oflaz’a polisler "Sakin ol" çağrısında bulundu. Bir anda mutfağa yönelen Sabutay Oflaz, açık bulunan pencereden atladı. Beşinci kattan beton zemine çakılan Oflaz, olay yerinde yaşamını yitirdi.

Oflaz’ın yakınları 3 ay önce evlenen gencin çalışmadığını ve son 2- 3 günden beri psikolojisinin iyice bozulduğunu, kendi kendine garip konuşmalar yaptığını ve gözlerinin kızardığını söyledi.

Oflaz’ın cesedi otopsi için  Bursa Adli Tıp Kurumu’na kaldırılırken olayla ilgili soruşturmaya başlandı.

Fatih Portakal'dan bayrak çıkışı

FOX Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal, Lice'de Türk bayrağının indirilmesine çok sert tepki gösterdi.

Diyarbakır'da askeri kışladaki Türk Bayrağının gönderden indirilmesine en sert tepki, Fox Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal'dan geldi. Portakal, bayrağın indirilmesine "O bayrak bir yerine mi battı" diyerek tepki gösterdi.

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde Cumartesi günü yol kesme eylemlerine müdahale sırasında çıkan olaylarda Ramazan Baran ile Baki Akdemir, silahla vurularak öldü. Ölenlerden Ramazan Baran, Pazar günü  Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı'nda defnedildi. Cenaze sırasında bir grup, 2'nci Hava Kuvvet Komutanlığı'nın nöbetçi kulübesini taşlarken, yüzü kapalı bir kişi de bayrak direğine tırmanarak asılı olan Türk bayrağını indirdi.

Bir yerine mi battı o bayrak




Türk bayrağının indirilmesine her kesimden büyük tepki geldi. İşte o görüntülere en sert tepkilerden birisi de Fox TV'de Ana Haber Sunucusu Fatih Portakal'dan geldi. Portakal, bayrağı indiren vatandaşa seslenerek "Bir yerine mi battı o bayrak?" dedi.

Senin de benim de bayrağım

"O bayrak hepimizin bayrağı" diyen Portakal, "Senin de bayrağın, benim de bayrağım o bayrak. Senin atanın da benim atamın da kanı var. Yazık değil mi, günah değil mi bu ülkeye? diyerek tepki gösterdi.

IŞİD: Türk diplomatlar elimizde

Musul'da Türk konsolosluğunu işgal eden IŞİD açıklama yaptı: "Türk diplomatlar elimizde, bilinmeyen bir yere götürüyoruz"

IŞİD terör örgütü üyeleri Türkiye'nin Musul konsolosluğuna baskın yaptı. 2'si kadın 3'ü çocuk toplam olmak üzere toplam 42 kişi rehin alındı.

IŞİD'DEN AÇIKLAMA
IŞİD'den yapılan açıklamada Türkiye'nin Musul Konsolosluğu'na baskın yapıldığı ve rehin alınan çalışanların bilinmeyen bir yere götürüldükleri bildirildi.

900'DEN FAZLA MİLİTANLA BASKIN

IŞİD'in, 40 Özel Harekat Polisi'nin koruduğu konsolosluk binasına 900'den fazla militan ile baskın yaptığı öğrenildi.

10 Haziran 2014 Salı

Böylesi ancak Türkiye'de olur!

Sürmene’deki 100’üncü Yıl Düğün Sarayı’nı işleten İsmail ve Hasan Kılıç kardeşlerle  arkadaşları Mustafa Mehmetoğlu, ilginç bir yöntem geliştirdi. 3 işletmeci, 3 metre uzunluğundaki kayığı çelik halatlarla tavana monte ettikleri raylı sisteme bağladı. Kayığın ileri- geri ve aşağı- yukarı hareket etmesi için motorlu sistem kullanan işletmeciler, geliştirdikleri sistemle, kayığı 6 metre yüksekten 15 metre boyunca taşıyarak salona indiriyor.  Gelin ve damada düğün öncesi prova yaptıran işletme sahipleri, böylece çifti en heyacanlı gecelerinde kayıkla salonun ortasına inmeye alıştırıyor.

İsmail Kılıç, "Değişikliler hep büyükşehirlerde ortaya çıkar, sonra bize gelirdi. Şimdi modayı biz çıkarttık, diğer şehirlere yayılacak. Bu sistem Türkiye’de ilk. Lise mezunuyuz. Sistemi kurmadan önce mühendislere danıştık ama onlar bize ’Olmaz’ dedi. İki motorlu makaralı sistem geliştirdik. Bir motor kayığı ileri ve geri, diğer motor ise aşağıya ve yukarıya hareket ettiriyor.  Gelin ve damada bir gün önce prova yaptırdıktan sonra ’Vira Bismillah’ diyerek salonun ortasına indiriyoruz" dedi.

"Korkulacak bir şey yok"

Kayığa binenlerin korkmasına gerek olmadığını ifade eden Kılıç, "Uçak inerken sallanıyor ama bizim kayığımız sallanmıyor. Kayık salonun ortasına ilerlerken çift ellerindeki çikolataları misafirlere atıyor. İlçemize ve ilimize yakışacak bir  düğün salonu ve sistem yaptık" diye konuştu.

Müze müdürü 600 yıllık Osmanlı toplarına bakın ne yaptı!

Dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan  Bodrum Kalesi’ndeki Sualtı  Arkeoloji Müzesi girişindeki surlar ile 600 yıllık Osmanlı toplarının, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 4’üncü Türk Konseyi Zirvesi için ilçeye gelmesinden önce  müze müdürünün talimatıyla boyandığı ortaya çıktı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, konuyla ilgili soruşturma başlatırken,  müze müdürü Emel Özkan’ın ifadesine başvurulduğu bildirildi. İddiaların gerçeği yansıtmadığını söyleyen Özkan ise "Bodrum Sualtı  arkeoloji Müzesi’nde 600 yıllık  top bulunmamaktadır. Müzedeki toplar 19’uncu yüzyıla ait olup, geçmiş yıllarda olduğu gibi korozyonun önlenmesi için boyanmıştır. Yapıdaki orijinal taş duvar ve sıvalara ise kesinlikle müdahale edilmemiştir" diyerek kendini savundu.

Bodrum’da geçen 4-5 Haziran’da düzenlenen 4’üncü Türk Konseyi Zirvesi’ne katılacak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ilçeye gelişi öncesinde  Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi’nde tarihi yapıların tahrip edildiği ileri sürüldü. Zirve kapsamında müzenin bulunduğu  Bodrum Kalesi Kuzey Hendeği’nde düzenlenen Cumhurbaşkanı Gül’ün de konuk devlet başkanlarıyla katılması beklenen ancak yağmur nedeniyle katılamadıkları ’Türk Düğümü’ adı altındaki konser nedeniyle müzede bazı düzenlemeler yapıldı. Bu kapsamda  Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi müdürü Emel Özkan’ın talimatıyla, 3 hafta önce tarihi kalenin girişindeki surların plastik boya, 600 Osmanlı toplarının ise yağlı  boya ile boyandığının ortaya çıkması tarihçileri ve Bodrumlular’ın tepkisine neden oldu. Bir internet sitesinde tarihi dokuya zarar verdiği ileri sürülen  müze müdürü Özkan’ın görevden alınması için imza kampanyası başlatıldı. İki günde kampanyaya bin kişi destek verdi. Kültür ve  Turizm Bakanlığı da konuyla ilgili soruşturma başlatıldı.

Isparta  Müze Müdürü Mustafa Akaslan ile tarihçi Nihal Demir, 4 gün inceleme yaptıkları müzenin müdürü Özkan ile burada görevli üç arkeoloğun ifadelerine başvurdu. İki müfettişin, raporlarını hazırlamak için müzeden ayrıldıları öğrenildi.

"Tarihe makyaj çekildi"

Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi’nin geçmişte 39 yıl müdürlük yapan Türkiye’nin ilk arkeoloğlarından Oğuz Alpözen, yapılanın nereden bakılırsa bakılsın çirkin ve anlamsız bir davranış olduğunu belirtti. Oğuz Alpözen, "Bodrum Kalesi’ni  Cumhurbaşkanlığı döneminde  Kenan Evren 5,  Süleyman Demirel de 1 defa ziyaret etti. Bu ziyaretlerin hiçbirinde kale ve etrafı halka kapatılmadı, yasaklanmadı. Cumhurbaşkanı gelecek diye kaleye 2 gün boyunca ziyaretçi alınmadı, kale kenarına vatandaş yanaşamadı. Yetmedi Cumhurbaşkanı Gül ziyaret edecek diye bilime tarihi aykırı olarak toplar ve sur duvarlarına plastik ve yağlı  boya ile boyanıp, tarihe makyaj çekildi" dedi.

Kaledeki sanat tarihçisi uyarmış

Müzede bakanlık tarafından görevlendirilen müfettişlerin yaptığı soruşturmada,  müze müdürü Özkan’ın daha bir kaç kez sözlü olarak görüştüğü, ardından da 26 Mayıs 2014 tarihinde resmi yazı gönderip, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kaleye yapacağı ziyaret öncesinde bakım ve temizlik çalışmaları sırasında söz konusu topların bozulmalarını önlemek amacıyla dökülen paslar temizlenerek boyanması gerektiğini belirttiği sanat tarihçisi Yasemin Özdemir tarafından uyarıldığı belirlendi. Özdemir, sözlü uyarılarına rağmen tarihi kaledeki sur ve topların boyandığını öğrenip, bir gün sonra yazıya verdiği cevapta, "Bilimsel verilere göre bu tür eserleri yağlı  boya veya kimyasal maddelerle uygulama yapmak zararlıdır ve dolayısı ile yanlış bir uygulamadır. Eserlere yapılacak müdahalelerin müzede görevli uzmanların görüşü alınmadan yapılması doğru değildir. Söz konusu eserlere yapılan müdahaleler hem tarihi topların zimmet sahibi olan benim hem de restoratör uzmanın bilgisi haricinde yapılmıştır" denildi.

İddialara yanıt verdi

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü mezunu olan ve 20 yıl  Bursa Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sorumlu olarak görev yaptıktan sonra bu yıl  Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi’ne müdür olarak atanan Özkan hakkındaki ididalara yazılı olarak cevap verdi. Özkan, "Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi  Bodrum Kalesi’ndeki bakım işleri neden ve nasıl yapıldı?" başlıklı yazısında, şu ifadelere yer verdi:

"Bakanlığımızca kalenin bütününün rölöve ve restorasyon projesi geçen yıl gündeme gelmiş ve ihalesi onaylanmıştır. Rölöve çalışması tamamlanmak üzeredir. Devamında restorasyon projesi hazırlanarak, kapsamlı onarıma girecektir. Ancak kale aynı zamanda yılda en az 200 bin kişinin ziyaret ettiği bir  müze olmasından dolayı, her yıl belli bakım ve onarımlar, aydınlatma sorunları, sergilemedeki eksiklikler ve bakımları, temizlikleri, çevre peyzajının yapılması gerekmektedir. Geçtiğimiz günlerde Bodrum’da yapılan Cumhurbaşkanları zirvesinin hemen öncesine denk gelen bu çalışmalar, zirvenin Bodrum’da yapılacağının kesinleşmesiyle hızlandırılmıştır. Bazı basın organlarında yanlış bilgilendirme yapılarak kamuoyu yanıltılmış,  müze idaresi haksız yere suçlanmış, internet ortamında maksatlı karalama kampanyası başlatılmıştır. 600 yıllık topların yağlı  boya ile, kale duvarlarının ise plastik  boya ile boyandığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Söz konusu toplar 19 yüzyıl topları olup, açıkta sergilenen eserlerdir. Açık hava koşullarında oluşan korozyonu önlemek için, boyaları bozulmuş olan yedi  top daha önceki yıllarda da olduğu gibi, yağlı  boya ile boyanmıştır.  Bodrum Sualtı  Arkeoloji Müzesi’nde 600 yıllık  top bulunmamaktadır. Yapıdaki orijinal taş duvar ve sıvalara kesinlikle müdahale edilmemiştir."

'15 yıldır boyanıyor' iddiası

Tepki zamanın da çok manidar olduğunu belirten Özkan, şöyle devam etti:

"Müzeye giriş merdivenlerinde küpeşte ve korkuluk bulunmaktadır. Yoğun ziyaretçi sirkülasyonundan dolayı mevcut sıvalar yıprandıkça, geçmiş yıllarda sıva tamirleri yapılarak üzeri boyanmıştır. Özgün olmayan bu yüzeyler tuzlanma ve rutubet etkisiyle bozularak kabarmalara ve bakteriyel oluşumlara neden olmaktadır. Halk sağlığı açısından hijyen olmayan bir ortamda insanların bulunması, müzenin ziyarete kapatılmasına neden olabilecek bir unsurdur. Bundan dolayı, kalenin belli yerlerinde son 15 yıldır rutin hale gelmiş olan bu boyama işlemi çok sınırlı bir alanda, asgari tutularak yapılmıştır. Ayrıca, bu  boya ve sıvaların, yakın zamanda yapılacak esaslı restorasyonunda, sökülerek orijinal haline getirilmesi ve fiziki koşulların iyileştirilmesi göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Her sene rutin olarak yapılan bu işlemlerin sanki ilk kez yapılıyormuşçasına, Cumhurbaşkanları zirvesinin hemen öncesinde basın kuruluşları ve kamuoyu yanıltılarak sunulması oldukça manidardır.Yanlış bilgilendirme yaparak kamuoyunu yanıltanlar, internet ortamında haksız yere karalama kampanyası başlatanların belirlenmesi için adli ve idari soruşturma başlatılmıştır."

Muş'ta çobanlara silahlı saldırı!

Muş'un Bulanık ilçesinde hayvan otlatan çobanlara yüzü maskeli saldırgan tarafından açılan ateşte bir çoban öldü, 4 çoban yaralandı.

Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Meşeiçi köyü yakınlarında hayvan otlatan ve amca çocukları oldukları öğrenilen Barış (23), Fatih (10), Sidar (15), Metin (11) ve Erhan Çiftçi (16), kimliği belirlenemeyen ve yüzünü maske takarak gizleyen bir kişinin silahlı saldırısına uğradı.
Saldırıda Barış Çiftçi hayatını kaybetti, Fatih, Sidar, Metin ve Erhan Çiftçi yaralandı. Saldırıyı hafif şekilde atlatan yaralıların köylülere haber vermesi üzerine yakınlarının yardımıyla Bulanık Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılar tedavi altına alındı.

Yaralılardan Erhan Çiftçi, ilk müdahalenin ardından Muş Devlet Hastanesine sevk edilirken, Barış Çiftçi'nin cenazesi de otopsi için hastane morguna bırakıldı.

Güvenlik güçleri, olayın ardından kaçan maskeli saldırganın yakalanması için geniş çaplı inceleme başlattı.

Meryem Uzerli ekranlara dönüyor

Muhteşem Yüzyıl dizisinde hayat verdiği Hürrem Sultan karakteriyle sadece Türkiye'de değil, dünyada da büyük bir hayran kitlesine ulaşan Meryem Uzerli, jüri üyesi oluyor.

Kızı Lara'yı Berlin'de dünyaya getirdikten sonra gelen projeleri değerlendirmeye başlayan Uzerli, yeni yarışmada yetenekli oyuncu seçecek.

Güneş'in haberine göre Uzerli,  teklife sıcak baktığını iletti.

Efsane dizi geri dönüyor!

Ekranların en sevilen gençlik dizisi  Pis Yedili yeni bölümleriyle  Show TV ekranlarında kaldığı yerden devam ediyor.

Refah düzeyi yüksek bir liseye mecburi kayıt yaptıran yedi gencin, steril ortamlarda gördükleri mikrop muamelesinin biraz gerçeküstü bir temsili Pis Yedili.

Resmi Facebook sayfasında yaklaşık 1 milyon 900 bin kişi tarafından beğenilen ve Twitter hesabında da 142 bin kişi tarafından takip edilen dizi, sosyal medyada hakkında en çok konuşulan televizyon dizilerinden biri.

Senaristliğini Gani Müjde’nin üstlendiği ve 2011 yılının Ekim ayından itibaren yayın hayatına devam eden dizinin hedef kitlesi genç nesil. Bu nedenle reyting listelerinde çoğunlukla ilk 20′de yer alan dizi, televizyondaki ‘medyatikliğini’ interaktif mecralarda da sürdürüyor.

Ehliyetinizi sakın kaybetmeyin

İstanbul’da ham madde ihalesi yapılmadığı için basımı duran  ehliyet kartları stoklarda tükendi. Sadece birkaç ilçede kalan  ehliyet kartları yüzünden arayan vatandaşlara randevu verilmeyerek "Daha sonra tekrar arayın" cevabı veriliyor.  Ehliyet kartı sıkıntısının Türkiye’nin bütün illerinde yaşandığı belirtildi. Maliye Bakanlığının ehliyetlerin basıldığı ve yurt dışından ithal edilen hammadde için yeni ihale yaptığı, hammaddenin Türkiye’ye ulaşmasının ardından yeni  ehliyet kartlarının basılacağı öğrenildi.

Ehliyet kurslarına devam ederek sınavlarda başarı ile geçen vatandaşlar  ehliyet kartları için başvurmaya geldikleri Emniyet Müdürlüklerinde "Şu an sürücü belgesi kartı yok. Daha sonra tekrar arayın" cevaplarıyla karşılaşıyor. Türkiye’nin bütün illerinde yaşanan  ehliyet kartı sıkıntısı yüzünden vatandaşların her gün Emniyet Müdürlüklerine gelerek yeni kartların gelip gelmediğini sorduğu belirtildi. Yaşanan sıkıntı yüzünden yeni ehliyeti alacakların yanı sıra ehliyetini kaybedenlerinde mağdur olduğu belirtildi. Bir çok vatandaşın  ehliyet kartı stoklarında kalan başka illere giderek  ehliyet için başvuru yaptığı öğrenildi.

Neden  ehliyet kartı yok?

Türkiye’deki ehliyetlerin dünya standartlarıyla aynı seviyeye getirilmesi için planlanan çalışma nedeniyle eski ehliyetlerin yapıldığı hammadde için ihale yapılmadığı belirtildi. Ancak yeni ehliyetlere geçmek için bürokratik işlemlerin uzun sürmesi nedeniyle eldeki stokların hızla eridiği bu nedenle son günlerde artık  ehliyet kartı bulunmadığı belirtildi. Emniyet Genel Müdürlüğünün yaklaşık 20 gündür Türkiye’nin bütün illerinde yaşanan sıkıntıyla ilgili yaptığı çalışmada Maliye Bakanlığı ile irtibata geçtiği ve durumu bildirdiği öğrenildi. Maliye bakanlığı tarafından sıkıntının önüne geçmek için kısa bir süre önce yeni bir hammadde ihalesi yapıldığı belirtildi. İhaleyle ilgili prosedürlerin tamamlanmasının ardından yurt dışından gelecek olan hammadde ile Darphane’de yeni  ehliyet kartlarının basılacağı, Mal Müdürlüğü aracılığı ile Emniyet Müdürlüklerine verileceği öğrenildi.

Cezası 1462 lira

Yetkililer vatandaşları uyararak sürücü kurslarından alınan sertifikaların  ehliyet yerine geçmeyeceğini belirterek Karayolları Trafik Kanunu’nun 36. maddesine göre "Ehliyetsiz araç kullanmanın" cezasının bin 462 lira olduğunu söylediler.  Ehliyet kartı sıkıntısının önümüzdeki günlerde çözülmesinin beklendiği belirtildi.

Hillary Clinton'dan ses getirecek Türkiye itirafları

Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın uzun süredir beklenen anıları “Zor Seçimler” dün satışa çıktı. Kitapta Türkiye’ye geniş yer ayıran, 2016’da Demokratların en güçlü başkan aday adaylarından Clinton, Erdoğan ve Ankara Hükümeti hakkında alışılmadık açıklıkta yorumlarda bulundu.

Kitapta uzun bir Erdoğan tahlili yapan Clinton, Başbakan’ın giderek otoriterleşmesine ve Türkiye’nin istikâmetinin belirsizliğine işaret ediyor. Ayrıca geçmişte Türk Ordusu’nun gerçekleştirdiği darbelerin de Soğuk Savaş için belki iyi olduğunu ama Türkiye’nin demokratik gelişimini engellediğini savunuyor. İşte kitaptan çarpıcı bölümler.

Haber ile ilgili metin girin!.

Darbeler belki soğuk savaş için iyiydi

Avrupa’daki hiçbir ilişkimiz, 70 milyondan fazla nüfusu olan, Müslüman çoğunluklu, bir ayağı Avrupa’da bir ayağı Doğu batı Asya’da olan  Türkiye kadar ilgi gerektirmedi.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dağılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan modern Türkiye, Batı’ya yönelen seküler bir demokrasi olma niyetindeydi. 1952’de NATO’ya katıldı ve bizimkilerle yan yana savaşmak için Kore’ye asker gönderen ve on yıllar boyu ABD kuvvetlerine ev sahipliği yapan, Soğuk Savaş döneminde güvenilir bir müttefikti. Ancak kendini Atatürk’ün vizyonunun garantörü olarak gören Türk Ordusu, fazla İslamcı, fazla solcu ya da fazla zayıf gördüğü hükümetleri devirmek için birçok kez müdahalede bulundu. Bu belki Soğuk Savaş için iyiydi, ama demokratik gelişimi geciktirdi.

İlişkileri Bush bozdu

Maalesef, Bush yılları (2000-2008) ilişkilerimize büyük darbe vurdu ve 2007 itibarıyla Türkiye’de ABD’nin onaylanma oranı yüzde 9 düzeyine çöktü. Pew Araştırma Merkezi’nin dünyadaki 47 ülkede yaptığı anketin en düşüğü.

Bu arada  Türkiye ekonomisi, dünyanın en hızlı büyüme oranlarından biriyle patlama yaşıyordu. Avrupa’nın geri kalanı ekonomik krizle sendelerken, Ortadoğu’nun gelişim durmuşken,  Türkiye bölgesel bir güç merkezi olarak ortaya çıktı. Endonezya gibi Türkiye, demokrasi, modernite, kadın hakları, sekülerizm ve İslam’ın bir arada yaşamasını test ediyordu ve Ortadoğu’daki insanlar da izliyordu.  Bu deneyin başarılı olması ve ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin daha sağlam bir temele dönüş yapması, güçlü bir şekilde ABD’nin menfaatlerineydi.

Türkiye’yi Dışişleri Bakanı olarak yaptığım ilk Avrupa seyahatinin parçası olarak ziyaret ettim. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül ile olan üst düzey toplantılara ilave olarak, her yerde yaptığım gibi doğrudan Türk halkına ulaştım. Bu hükümetlerin bizimle çalışmak istediği ama nüfusun geniş kesimlerinin güvensizlik hissettiği ya da anti-Amerikancı olduğu ülkelerde özellikle önemli. Medya üzerinden direk halka ulaşırken (topluma ait) tavrı etkilemeye çalışıyordum, bu da hükümetlere bizimle işbirliği yapmak için daha geniş bir koruma sağlıyordu.

Popüler TV talk şovu “Haydi Gel Bizimle Ol” beni konuk olarak davet etti. Konuşma sıcak, eğlenceli ve çok çeşitliydi. Bilmek istediklerinden biri de, en son ne zaman âşık olduğum ve kendimi sıradan bir yaşam süren sıradan biri gibi hissettiğimdi. Bu bir Dışişleri Bakanı’nın her gün karşılaştığı sorulardan biri değildi ama tam da benim insanlarla bağ kurmama yardım edebilecek konulardan biriydi. Amerika ve liderlerine güvenmeyen birçok Türk için açıkçası ABD Dışişleri Bakanı’nın kendilerininkiyle benzer düşünce ve endişeler taşırken görmek güzel bir sürpriz oldu.

Anahtarı tutan Erdoğan

Türkiye’nin geleceği ve ilişkilerimizde anahtara sahip özellikle bir kişi oldu: Başbakan Erdoğan. Onunla ilk kez 90’larda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile tanıştım. Hırslı, güçlü, dini bütün ve etkili bir siyasetçiydi. (…) Erdoğan Hükümeti, ordunun içinde olduğu iddia edilen darbe komplolarının üzerine agresif bir şekilde gitti ve daha önceki tüm sivil haleflerininkinden daha güçlü bir iktidar kazandı.

Erdoğan’ın liderliği altındaki bazı değişimler pozitifti. Potansiyel AB adaylığı motivasyonuyla (şimdiye kadar gerçekleşmedi)  Türkiye devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdı, ceza yasasında reform yaptı, yasal temsil haklarını genişletti ve Kürtçe eğitim ve yayın üzerindeki sınırlamaları hafifletti. Erdoğan ayrıca dış politikada “komşularla sıfır sorun” politikası izleme niyeti açıkladı.

Erdoğan’ın liderliği altındaki olumlu gelişmelere rağmen hükümetinin muhaliflere ve gazetecilere yönelik davranışları yüzünden gittikçe büyüyen bir kaygı sebebi hatta bir alarm da vardı. Kamuoyunun karşıt görüşlerine gittikçe daha az alan bırakılması, Erdoğan’ın ülkeyi götürdüğü istikâmet ve demokrasiye olan taahhüdü konusunda soru işaretleri oluşturdu. Muhalifleri Erdoğan’ın nihai amacının Türkiye’yi muhalefete yer bırakmayan bir İslam ülkesine çevirmek olduğundan şüpheleniyordu ve Erdoğan’ın bazı davranışları da bu korkuya destek oluyordu. Hükümeti, ikinci ve üçüncü döneminde çok rahatsızlık verici oranlarda gazetecileri hapse attı ve bazı kararları sorgulayan protestoculara sert müdahalelerde bulundu. Yolsuzluk çok geniş bir sorun olarak kaldı.

Bana kızları için tavsiye sordu

Erdoğan başörtüsü takan, başarıya ulaşmış kendi kızlarından çok gurur duyuyordu ve ABD’de yüksek öğrenim görmeleri hakkında benim de tavsiyemi sormuştu. Erdoğan ile çoğu zaman yanımızda çevirmen olarak Davutoğlu’nun olduğu bir ortamda saatlerce konuştuğum oldu.

Türkiye bazen sinir bozucu

Bakan olarak geçirdiğim dört yılda,  Türkiye önemli ve zaman zaman sinir bozucu bir ortak olduğunu kanıtladı. Bazen aynı fikirde olduk (Afganistan’da birlikte yakın çalışırken, terörle mücadele, Suriye ve diğer konular) bazen de olmadık (İran’ın nükleer programı).

Hem benim hem de Başkan Obama’nın mesai ve ilgisi ilişkilerimizi istikrara kavuşturmamıza yardım etti ama özellikle İsrail ile yükselen tansiyon gibi dış olaylar, yeni zorluklar sundu. Ve Türkiye’nin iç dinamikleri de durumu bulandırmaya devam etti.

Giderek otoriterleşen Erdoğan

Erdoğan’ın giderek sertleşen idaresine karşı 2013’de patlak veren büyük protestoları bazı üst düzey bakanları köşeye sıkıştıran geniş çaplı yolsuzluk soruşturmaları takip etti. Bu kitabı yazarken, giderek artan otoriterliğine karşı Erdoğan’ın Türkiye’nin daha muhafazakâr olan bölgelerindeki desteği güçlü biçimde devam ediyordu.

Türkiye’nin gelecekteki istikâmeti belirsiz. Ama kesin olan,  Türkiye hem Ortadoğu’da hem Avrupa’da belirleyici bir rol oynamaya devam edecek. İlişkilerimiz de, ABD için hayati önem taşımayı sürdürecek.

Davutoğu:  Türkiye savaş ilan edebilir

Küçük kasabamızda en sevdiğim geleneklerden biri olan Chappaqua Anma Töreni’nde yürürken Ehud Barak’tan (İsrail eski Savunma Bakanı) acil bir telefon aldım. “Sonuçtan mutlu değiliz ama bu zor seçimi yapmak zorundaydık. Bundan kaçınamazdık” dedi. Ben de “Fark edilmeyecek tepkiler olacak” diye uyardım.

Baskından (31 Mayıs 2010’daki Mavi Marmara Olayı) sonraki gün Dışişleri Bakanı Davutoğlu beni görmeye geldi ve iki saatten fazla konuştuk. Son derece duygusaldı ve Türkiye’nin İsrail’e savaş açabileceğiyle tehdit etti. “Psikolojik olarak bu  Türkiye için 11 Eylül gibidir“ dedi ve İsrail’den özür, kurbanlar için tazminat istedi. “Nasıl önemsemiyor olabilirsiniz” diye bana sordu, “Onlardan (ölen 9 kişiden) biri Amerikan vatandaşıydı.” Önemsiyordum, hem de çok, ama ilk önceliğim onu sakinleştirmek ve bütün bu savaş ve olayın doğuracağı sonuçlara dair konuşmaları bir tarafa bırakmaktı.

Sonra Başkan Obama’ya Başbakan Erdoğan’ı da aramasını tavsiye ettim. Ardından Netanyahu’ya Türklerin kaygı ve isteklerini aktardım.  Türkiye ile işleri düzeltmek istediğini söyledi ama kamuoyu önünde özür dilemeyi reddetti. Bibi’yi Türkiye’den özür dilemeye ikna etme çabalarım geri kalan dönemimde sürdü. Ağustos 2011’de bu stratejik iş için Henry Kissinger’ı bile olaya dahil ettim.

O otomobiller artık yasak

Bakanlar Kurulu, kaymakamlıklar ve emniyet dairelerinin yabancı menşeli binek veya station-wagon cinsi taşıt edinemeyeceğine karar verdi.

Bakanlar Kurulunun "237 Sayılı Taşıt Kanunu Kapsamında Edinilecek Taşıtların Menşei, Silindir Hacimleri ve Diğer Niteliklerinin Belirlenmesine Dair Karar"ı Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe girdi.

Buna göre, kaymakamlıklar ve emniyet daireleri hariç aralarında Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, valiler, üniversite rektörleri, yüksek yargı organlarının başkanları gibi bazı makamların emir ve zatlarına verilenler ile güvenlik önlemli (zırhlı) araçlar, koruma altına alınanlarla ilgili yönetmelik hükümlerine göre tahsis olunanlar ve idarelerin yurt dışı teşkilatları için yabancı menşeli binek veya station-wagon cinsi taşıt edinilebilecek. Bunların dışında kalanlar için ise söz konusu araçlar hibe dahil her ne suretle olursa olsun edinilemeyecek. Söz konusu taşıtların silindir hacimleri 1.600 cc'yi geçemeyecek. Yerli muhteva oranı yüzde 50'nin altında kalan taşıtlar yabancı menşeli sayılacak. Binek ve station-vagon dışındaki araçlar için anılan sınırlamalar uygulanmayacak.

Türkiye Musul ve Kerkük'e girebilir

IŞİD'in Musul'u işgal etmesinin ardından, Türkiye'nin Irak'ta bulunan Musul ve Kerkük'teki hakları yeniden gündeme geldi.

Irak - Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt günler süren çatışmalar sonrası Musul'da kontrolü büyük ölçüde ele aldı. 

HALK ERBİL'E KAÇTI

En Son Haber'in haberine göre; Güvenlik kaynakları, kontrolü IŞİD'in eline geçen bölgede yaşayan hükümet yetkililerinin, kentte uygulanan sokağa çıkma yasağına rağmen aileleriyle kaçtığını ifade etti. Musul halkı, Irak Kürt Yönetimi idaresindeki Duhok ve Erbil'e doğru kaçtı. IŞİD'in Musul'un ardından Kerkük'e girebileceği ifade edildi. 
TÜRKİYE'NİN MUSUL VE KERKÜK'TEKİ HAKLARI

Musul'un IŞİD'in kontrolüne geçmesiyle birlikte ülkede tam bir kaos hakim. Irak Başbakanı Maliki, başta Avrupa Birliği olmak üzere dünya ülkelerine acil yardım çağrısında bulundu. Irak'ın bölünmüş yapısı ve otorite boşluğundan doğan kaos ortamı, bölgedeki Türkmen'lerin can güvenliği olduğu kadar Türkiye'nin Musul ve Kerkük'teki haklarını da yeniden gündeme getirdi. 

TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BOZULURSA TÜRKİYE GİREBİLİR

Mısak-ı Milli sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul, 1926 yılında yapılan İstanbul anlaşması ile birlikte toprak bütünlüğü sağlanması şartıyla terk edilmişti. Irak'ın toprak bütünlüğü esas alınarak yapılan İstanbul anlaşmasına göre, bugün bölünmüş yapısı ve bölgenin illegal örgütlerin kontrolüne geçmesi Türkiye'nin haklarını gündeme getirdi. Buna göre, otorite boşluğundan kaynaklanan kaos ortamı, Türkiye'nin Kerkük ve Musul'a girebilmesi için uluslar arası hukukta meşru zemini hazırlıyor. Yani Türkiye eğer isterse, Kerkük ve Musul'daki haklarını gündeme getirerek bu iki şehri kontrol altına alabilir. 

9 Haziran 2014 Pazartesi

Lice'de Büyük Operasyon

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde Türk bayrağını indirmeye kadar götürülen provokasyonlara polis müdahale ediyor.

Çözüm sürecinin 1 yılı doldurmasının ardından, tek bir çatışma haberinin bile gelmediği günlerde bir anda PKK provokasyonu baş gösterdi. 

PROVOKASYON HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Önce geçtiğimiz hafta Diyarbakır Bingöl Karayolunda yol kesme eylemleri başladı. Polis ve askerin müdahalesi sonrası PKK'lı göstericiler güvenlik güçlerinin araçlarına saldırdı. 
Daha sonra yolun açılmasıyla birlikte yine aynı yol PKK'lılar tarafından hendekler kazılarak yine kapatıldı. Güvenlik güçlerinin müdahalesiyle birlikte göstericilerle polis arasında çatışmalar çıktı. 

POLİS HER SAAT OPERASYONDA

Ardından Lice'de 2. Hava Kuvvet Komutanlığı'ndaki Türk bayrağı indirildi. Provokasyonun her geçen gün artırılarak devam ettiği bölgede polis günlerdir bölgede operasyon üstüne operasyon yapıyor. 

PKK FLAMASIYLA FOTOĞRAF ÇEKTİRDİLER

Polisler, kapanan Diyarbakır - Bingöl Karayolunu ulaşıma açtı. 7 ayrı hendek açılarak kapatılan yolun açılmasıyla, bölgede güvenlik sağlandı. Polis, güvenliğin sağlanmasının ardından PKK flamasını ayakları altına alarak fotoğraf çektirdi. Güvenlik güçlerinin PKK flaması üzerinde çektirdiği fotoğraf Twitter'da paylaşım rekoru kırdı. 

Lice'deki askerlerin silahlarına el konuldu

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde hafta sonu 2 kişinin öldüğü olaylarla ilgili soruşturmada yeni gelişme yaşandı.

Savcılık, olay sırasında bölgede görev yapan askerlerin silahlarına incelenmek üzere el koydu.
Diyarbakır Lice'de Ramazan Baran ve Baki Akdemir'in hayatını kaybettiği olaylarla ilgili bölgede inceleme yapan Diyarbakır Barosu heyeti, olayı soruşturan savcılarla da görüştü.

Baro Başkanı Tahir Elçi, cumhuriyet savcılarının kendilerine olayın hassasiyetinin farkında olduklarını, olay mahallinde bulunan görevli personelin kimliklerinin tespit edildiğini, kovanların toplandığını ve personelin silahlarına el konulduğunu söylediğini açıkladı.

Elçi, savcıların soruşturmanın tarafsız bir şekilde yürütüleceğini söylediğini de sözlerine ekledi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Elçi, bu hassas süreçte soruşturmanın kuşkuya yer bırakılmayacak şekilde yürütülmesinin önemli olduğunu savundu.

Bu arada İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen 2 mülkiye başmüfettişi de, Diyarbakır'a giderek incelemelere başlayacak.

Lice ilçesinde inceleme yapan İHD heyeti de, bunu bir rapor halinde kamuoyu ile paylaşacak. HDP de, haftalık grup toplantısını yarın Lice'de yapacak.
Kaynak: NTV

8 Haziran 2014 Pazar

Şefkat Tepe dizisine büyük şok!

Konya Valiliği, dizinin kentteki tarihi ve ören yerlerindeki çekimlerini yeniden yasakladı.

Konya Valiliği, 19 Şubat 2014 tarihinde, 'Şefkat Tepe' dizisinin il merkezi ve ilçelerindeki çekimler için daha önceden verilen iznini iptal etti.

Valilik, bu karara gerekçe olarak İl Kültür Müdürlüğü tarafından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamına giren mekanlarda yapılan çekimlerin Müze Müdürlüğü'ne önceden bilgi verilmemesi, ayrıca ilgili mekanlarda temizlik ve tamirat gibi çalışmaların müze uzmanı denetiminde yapılmamasının yanı sıra 25 Ocak'ta yayınlanan bölümde Hz. Muhammed'e ilişkin görüntülerin yazılı ve görsel basında tepkilere neden olmasını gerekçe gösterdi.

Yapımcı şirket itiraz etti, mahkeme yürütmeyi durdurdu

Konya Valiliği'nin kararı ardından dizinin yapımcı şirketi Ser Film, Konya 2'nci İdare Mahkemesi'nde başvurdu. Mahkemede, 21 Şubat 2104 tarihinde, "Dava konusu işlemin dizinin  çekim izni onayının iptal edilmesini ve dizi çekimlerinin durdurulmasına ilişkin olması ve uygulanması halinde telafisi güç zarar doğurabilecek nitelikte bulunması nedeniyle, olayın niteliğine ve davanın durumuna göre davalı idarenin savunması ve ara kararı cevabı alınıp ya da savunma ve ara kararına cevap verme süresi geçip yeni bir karar verilinceye kadar" yürütmeyi durdurma kararı alındı.

Valilik atağa geçti

Konya Valiliği de yürütmeyi durdurma kararına itirazda bulundu. Valiliğin itirazı kabul edildi ve yürütmeyi durdurma kararı reddedildi. Valilik tarafından yapılan açıklamada, şöyle denildi:

"İzne tabi yerlerde izin almadan  çekim yapamayacak."

'İlişkiye giremeyince öldürmüş'

OSMANİYE'de 3 yıl önce iç çamaşırıyla boğularak öldürülen 22 yaşındaki Esma Güven'in cinayet şüphelisi 28 yaşındaki Serkan Özder yakalandı.

140 kişiden alınan DNA örneği sonucu kimliği belirlenen şüpheli, suçunu itiraf ederek ilişkiye giremeyince Esma'nın kendisine hakaret etmesi üzerine iç çamaşırıyla onu boğarak öldürdüğünü söyledi.

Olay, 10 Eylül 2011 günü saat 23.50 sıralarında Osmaniye'nin Ahmet Yesevi Mahallesi Güney Çevre Yolu üzeri kireç ocağı mevkiindeki boş arazide meydana geldi. İddiaya göre Amanos Dağları'ndaki terörist faaliyetleri denetleyen askerler, boş arazide hareketsiz yatan birini görünce polisi aradı. Olay yerine gelen polisler, bir kadının çıplak halde cesedini buldu.


140 KİŞİDEN DNA ÖRNEĞİ ALINDI

Parmak izinden, öldürülen kadının, 'fuhuş yapmak, ruhsatsız silah taşımak, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, uyuşturucu madde satmak ve kullanmak' suçlarından poliste kaydı bulunan Esma Güven olduğu belirlenirken, cesetten alınan biyolojik örnekler de Ankara Kriminal Polis Laboratuarı'na gönderildi. Yapılan incelemelerde Esma'nın tırnaklarında bir erkek DNA'sı bulundu. Cinayeti aydınlatmak için geniş çaplı bir araştırma yapan Cinayet Büro Amirliği ekipleri, Osmaniye merkez ve ilçeleri ile Hatay'ın Erzin ve Dörtyol ilçelerinden toplam 550 kişinin ifadesini aldı. Polis, şüpheli olarak değerlendirdiği 140 kişiden DNA örneği alarak yine Ankara Kriminal Polis Laboratuarı'na gönderdi.

Burada yapılan incelemelerde katilin Serkan Özder olduğu tespit edildi. Elazığ'ın Ağın İlçesi'nde bir inşaat firmasında çalıştığı belirlenen Özder, polis tarafından yakalanarak Osmaniye'ye getirildi. GBT ve UYAP sorgularında da çeşitli suçlardan 7 suç kaydı bulunan Serkan Özder suçunu itiraf etti.

İLİŞKİYE GİREMEYİNCE ÖLDÜRMÜŞ

Özder, ifadesinde olay günü Esma Güven'i motosikletiyle şehir merkezinden alarak ilişkiye girmek için olay yerine geldiklerini belirterek, "İlişkiye giremeyince bana hakaret etti. Ben de önce boğazını sıktım daha sonra da üzerinde bulunan iç çamaşırıyla boğdum. Üzerinden çıkardığı elbiseleri de çöp konteynerine attım" dedi.

Olayın meydana geldiği arazide yer göstermesi yaparken cinayeti soğukkanlılıkla anlatan Özder, sevk edildiği Osmaniye Adliyesi'nde nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.

7 Haziran 2014 Cumartesi

Cizre'de Göstericilere İlginç Polis Anonsu

Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde olaylara müdahale eden polis göstericileri uyarmak için ilginç bir anons yaptı.

Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde yol kapatıp kimlik kontrolü yapan göstericilere polis müdahale etti. Cizre'de Nusaybin Caddesi ile Otogar Mevkii'nde yüzleri kapalı bir grup lastik yakıp yol kapatarak, geçen araçları durdurup içindekilere kimlik kontrolü yaptı.

Bölgeye müdahaleye gelen polis ekiplerine, ses bombası, molotof ve havai fişeklerle saldıran gruba, polis gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti.

Müdahaleyle birlikte Sur Mahallesi'nin ara sokaklarına kaçan göstericiler, burada polise molotof atmayı sürdürdü.

EYLEM YAPIYORSANIZ ADAM GİBİ YAPIN!

Yaşanan olay sırasında atılan gazdan etkilenen esnaf ve mahalle sakinleri zor anlar yaşadı. Esnafların bir kısmı işyerlerini kapatmak zorunda kaldı. Göstericilerin molotof atmasını sürdürmesi üzerine polis uyarı anonsları yaptı.

Kadın ve çocukların bulunduğu belirtilen anonsta, "Kadınlar geçiyor yapmayın, çocuklara zarar gelmesin. Eylem yapıyorsanız adam gibi yapın. Eylemlerinizi yasal çerçevede yapın, Vatandaşlara zarar gelmesin" denildi.

2 bin 500 TL'lik Asgari Ücret Geliyor!

Soma’daki kaza sonrası gündeme gelen maden işçilerinin durumu tekrardan masaya yatırılıyor ve sadece maden çalışanlarına özel bir dizi düzenleme hayata geçiriliyor.

Hayata geçirilen düzenlemeler madencilerin hem hayatını kolaylaştıracak hem de güven altına almış olacak. Ancak henüz dile getirilmeyen bir öneri ise gündeme geldiğinde kamuoyunda tepki çeken madenci maaşları konusunda bir ilk içeriyor.
Yapılacak düzenlemelerle ilgili müjdeleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde katıldığı Türkiye Şoförler Odası Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmasında tek tek açıkladı.

900 GÜN ŞARTI KALKIYOR

Erdoğan’ın dile getirdiği çalışma kapsamında; Soma’da hayatını kaybeden 301 işçiden 67’sinin 900 günlük sigortalı olma şartını yerine getirmediği için ailelerinin ölüm aylığı alamaması üzerine bu şart kaldırıldı ve maden işçilerinin bir gün dahi sigortalı çalışmış olması halinde bu maaştan yararlanabilmesinin önü açıldı. Ayrıca düzenleme kapsamında vefat eden madencilerin prim borçlarını da siliniyor ve aileleri için muhtaçlık şartı da kaldırılıyor. Hayatını kaybeden işçilerin yakınlarına da kamuda istihdam zorunluluğu getiriliyor.

HEM EMEKLİLİK YAŞI HEM DE ÇALIŞMA SAATİ DÜŞÜYOR

Öte yandan söz konusu kazanın yaşandığı madenin kapalı olduğu dönem için işveren tarafından işçilerine tam maaş ödenmesi şartı da getirildi. Çalışma kapsamında tüm madencileri ilgilendiren önemli bir düzenleme de emeklilik yaşının 55'ten 50'ye çekilmesi. Bunun yanı sıra yıllık ücretli izinler de 4 gün artıyor ve çalışma saatleri de haftada 36 saat, günde ise 6 saat olarak yeniden belirleniyor.

BÜYÜK SÜRPRİZ YOLDA! TÜRKİYE’DE İLK OLACAK

13 Mayıs’tan yaşanan büyük acı sonrası gündeme getirilen bu düzenlemeler madencileri bir nebze de olsa tebessüm ettirse de asıl büyük sürpriz yolda…
İki parti tarafından Meclis’e sunulan ve diğer partilerin de sıcak baktığı belirtilen teklifin kabul görmesi halinde Türkiye’de bir ilk olacak ve ‘’Çok tehlikeli’’ iş kolu sınıfında olan madencilik sektörü için ayrı bir asgari ücret uygulaması hayata geçirilecek.

ASGARİ ÜCRET 3 KATINA ÇIKARTILACAK

Yapılan çalışma kapsamında Bakanlık tarafından tespit edilecek olan yeraltında işyerlerinde çalışanlar için asgari ücretin 3 kat birden arttırılması amaçlanıyor. Ayrınca yine aynı çalışma kapsamında yeraltında çalışan işçilerde kıdem şartının aranmaması da hükme bağlanıyor.

50 BİN İŞÇİYİ İLGİLENDİRİYOR

Türkiye’de yeraltında 50 bine yakın işçi çalışıyor. 10 bine yakını kamuya ait madenlerde çalışırken geri kalan 40 bin civarında madenci ise özel sektörde ekmeğini kazanıyor. Ancak maaşlar özelde kamuya göre çok düşük. Özel sektöre ait madenlerde işçilerin maaşları işçilerin kıdemleri ve çalıştıkları madenlere göre değişmesine rağmen, ortalamanın 1,300 lira ile 1,500 lira arasında değiştiği belirtiliyor.

EN DÜŞÜK MAAŞ 3 BİN TL’NİN ÜZERİNDE OLACAK

Düzenlemenin hayata geçirilmesiyle birlikte bir maden işçisinin en düşük maaşı, 846 TL olan asgari ücretin tam 3 katı yani 2 bin 500 TL’nin üzerinde olacak. Bu rakama aylık primler de eklenince bir madencinin en düşük ücretinin 3 bin TL’nin üzerinde olması hedefleniyor. Böylelikle madencilerin maaşları yıllık ortalama 20 bin dolar seviyelerine yaklaşmış olacak.

PKK Eylemlerinin Arkasındaki Esrar

Uyuşturucu tarlalarında hasat dönemi yaklaştı, PKK yolları kapatıp güvenlik güçlerine saldırmaya başladı

PKK'nın Diyarbakır'ın Lice ilçesi Abalı bölgesindeki karakol inşaatını bahane ederek başlattığı protestolar, Doğu Anadolu ve Güneydoğu kırsalının farklı noktalarında hâlâ sürüyor. Türkiye’nin haberine göre yolları trafiğe kapatıp, güvenlik güçlerine saldıran PKK sempatizanları şu ana kadar 29 güvenlik görevlisini yaraladı. Yaklaşık 15 gündür yaşananlar, geçen yıl yine aynı dönem Diyarbakır, Bingöl, Bitlis ve Siirt çevresinde bir ay kadar sürdükten sonra bıçak gibi kesilen benzer görüntüleri hatırlattı. İstihbarat kaynaklarına göre; geçen yıl özellikle Lice kırsalında milyonlarca kök Hint kenevirinin ekili olduğu tarlalara tam da hasat zamanı asker ve polisin yaptığı baskınlarla milyarlarca dolar zarara uğrayan uyuşturucu baronları, haziran ayı boyunca geçekleşecek hasadı garantiye almak için aynı görüntüleri sahneye koydu. 

Diyarbakır ile Bingöl arasındaki kırsal bölgede, ekilen uçsuz bucaksız kenevir tarlalarını, “Siz ekin, biz burada oldukça devlet buraya gelmez” garantisiyle kontrol altında tutan örgüt, bölge halkını da “Kazan kazan” yöntemiyle ekonomik olarak destekliyor. Yaklaşık 550 dönüm araziye ekili milyonlarca ton kök hint kenevirinin imha edilmesiyle büyük bir gelir kaybı yaşayan örgüt, dikkatleri başka taraflara yöneltmek için çocukları dağa kaçırıyor. 

Kiliseye Onarım Şehitliğe Yıkım

Diyarbakır’da Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ni 2.5 milyon dolara restore eden BDP’nin Ağrı’da Sırrı Sakık eliyle hava şehitliğini yıkma kararı alması “BDP, PKK ve Ermeni’ye hizmet edip Türk-İslam düşmanlığı yapıyor” yorumlarına yol açtı.

Ağrı Belediye Başkanı BDP’li Sırrı Sakık’ın, ilk icraat olarak hava şehitliğini yıkma ile mahalle, cadde ve sokaklardaki Kazım Karabekir ismini kaldırma girişimi büyük bir tepki ile karşılanırken BDP’li belediyelerin iş yapmaktan çok İslam ve Türk karşıtlığı ile uğraştığı görülüyor. BDP’li belediyelerin, İslam haricindeki diğer inanışların mabetlerine yardım ederken cami ve medreselere mesafeli olduğu biliniyor.

CAMİ YIKMA KARARI ALMIŞLARDI

BDP’li belediyelerin camii ve medreselere mesafeli davrandığı biliniyor. Bu durumu biraz daha abartan Diyarbakır’daki BDP’li Bağlar Belediyesi, ilçedeki Demet Evler Sitesi’nde bulunan ve yaklaşık 12 yıldır faaliyette olan Demet Evler Camii’ni yapılacak yolun güzergâhında olduğu bahanesiyle yıkma kararı almıştı. Belediyeye tepki gösteren cami cemaati ise “Kiliselere yardım eden BDP’li belediye, neden camileri yıkmak istiyor?” diye sormuştu.

KİLİSE, CEMEVİ VE YEZİDİ EVİ AÇMIŞLARDI

Söz konusu camiyi yıkma kararı alan belediyenin yanında dönemin BDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de altta kalmayarak 97 yıldır kapalı olan Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ni 2,5 milyon dolara restore edip açmıştı. Ayrıca Baydemir, Diyarbakır’a Cemevi de yaptırmıştı. Diyarbakır’ın BDP’li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş Almanya’nın Hannover kentinde Yezidilerin bayramı olarak adlandırılan “Kırmızı Çarşamba” festivaline katılmıştı. Yezidi olan Kürt vatandaşların katledildiğini ileri süren Demirbaş, Yezidilerden özür dilemiş, Diyarbakır’da bir Yezidi Evi açacağı sözünü vermişti.

SOKAKLARA ERMENİ VE PKKLILARIN İSMİ VERİLDİ

Yine BDP’li Sur Belediyesi geçtiğimiz yıllarda sokakların isimlerini değiştirerek sokaklara Ermeni yazarların, kiliselerin ve PKK’lıların isimlerini vermişti. Dönemin Sur Belediyesi Başkanı Abdullah Demirbaş tarafından Mar Petyun Kilisesi’nin bulunduğu Şeftali Sokak’ın ismi “Mar Petyun Sokağı”, Direkçi Sokağı’na Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’ın ismi ve Yağcı Sokağı’na da şiirleri PKK’lıların dilinden düşmeyen Ahmet Arif’in ismi verilmişti.

“HİZMET YERİNE ŞOV YAPIYOR”

BDP’li Sırrı Sakık’ın tutumunu eleştiren Kürt siyasetçi Galip İlhaner, “Sakık, belediye yönetecek düzeyde biri değildir. Bu şekilde hizmet yerine şov yapmaya çalışacak. Ağrı’nın sorunlarıyla ilgileneceği yerde bütün Doğu’yu düşman işgalinden kurtaran Kazım Karabekir ile uğraşmaktadır. Her BDP’li gibi Sakık da kimlik siyasetine oynamaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.

Yeni Akit

'Türkiye Birilerini Üzecek'

Ekonomi Bakanı Zeybekci "Türkiye’nin 2014 büyüme rakamlarını aşağı yönde revize ettiklerini ilan etme yarışına girenler oldu. İlk çeyrek büyüme rakamları haftaya açıklanacak ve Türkiye birilerini üzecek" dedi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 21. Olağan Genel Kurulu'nda, dinamizmi ve gelecekle ilgili umutlarıyla kabına sığmayan Türkiye’nin, dünya, ticaret, ihracat, kalite, rekabet, seyahat gibi terimlerle 1980’lerin başında tanıştığını sonra yine 1990’lar ve 2002’nin sonuna kadar patinaj, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın yaşandığını anlattı.

Yapılanlara milletin sessiz isyanının daha fazla dayanamadığını anlatan Zeybekci, "Bu millete diz çöktürdük, bu kapitülasyonlarla tam olarak işi bitiririz' diyenlerin hesabına karşılık 'ilahi hesap' galip geldi. Elleri ayaklarına dolaştı, daha fazla devam ettiremediler. 3 Kasım 2002 seçimlerine götürdüler memleketi, yani kaçmak zorunda kaldılar. 3 Kasım 2002’de milletin uzman beceri ve hassasiyetiyle yaptığı operasyonla sandıktan 'yeter, söz de karar da milletindir' çıktı" diye konuştu. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde kurulan ilk hükümetin ilk "One Minute"i orada söylediğini ifade eden Zeybekci, şunları kaydetti:

"Hemen akabinde 'Halk Bankası ve Ziraat Bankası'nı kapatmıyoruz, Vakıflar Bankası'nı da satmıyoruz' dedi. Sonra ne oldu? 2003, 2004 ve 2005 yıllarında Vakıflar Bankası üst üste dünyada en hızlı büyüyen banka oldu. Sadece 2 yıl sonra Borsa İstanbul’da Vakıflar Bankası'nın yüzde 25’lik kısmını 1,250 milyar dolara satıldı. Bugünkü Borsa değeri 10 milyar dolara ulaştı. Her birinin 20 milyar lira görev zararı ettiği Halk ve Ziraat Bankaları 10 yılda 20'şer milyar lira Hazine'ye gelir aktardı. 1992 yılında 160 milyar dolar ve 2002 yılında 230 milyar dolar olan milli gelirimiz 2013 yılında 820 milyar dolara ulaştı. 1993-2002 yılları arasında ortalama yüzde 2,9 büyüyen ekonomimiz, global krize rağmen 2003-2013 yılları arasında ortalama yüzde 5 büyüdü. 2002’de 3 bin 500 dolar olan kişi başı milli gelir 10 bin 800 dolara, satın alma gücü paritesine göre de 19 bin dolara yükseldi. 1993-2002 döneminde ortalama yüzde 70,5 ve 2002 yılında yüzde 29,5 olan enflasyon 2013 sonunda yüzde 7,4’e kadar düştü ve her şeye karşın 2014 sonunda yüzde 7,4 seviyesinin altına ineceğine inanıyoruz."

"Türkiye büyüme rakamlarıyla birilerini üzecek"

Zeybekci, Türkiye'nin 2013 sonuna edilgen bir ekonomi, yani şartları başkalarının belirlediği fasoncu bir üretim ile geldiğini belirterek, 2023 hedeflerine sadece Türkiye’nin imkanlarıyla ulaşılamayacağını ve artık etken bir ekonomiye geçişi Başbakan Erdoğan'ın emriyle başlattıklarını kaydetti. 

2014 yılı Haziran başına gelindiğinde ilk 5 ayda ihracatın yüzde 8’in üzerinde artarak üst üste tarihi rekorlar kırdığına işaret eden Bakan Zeybekci, şunları dile getirdi:

"Orta vadeli hedefimiz olan 2014’te 166 milyar doları inşallah aşacağız. 2013 başında yüzde 60 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70'lere ulaştı. Cari açık 2014 ilk çeyreğinde yüzde 30 azalarak 11 milyar dolar oldu. Böylelikle 2014 sonundaki 50 milyar dolarlık OVP hedefinin oldukça altında bir hedefe ulaşılacak. İstikrarsızlıkla dünyaya lanse edilmeye çalışılan Türkiye 2014 ilk çeyreğinde doğrudan yurtdışı yatırım olarak, 2013’e göre yüzde 50 daha fazla yatırım aldı. Ayrıca son dönemlerde koro halinde Türkiye’nin 2014 büyüme rakamlarını aşağı yönde revize ettiklerini ilan etme yarışına girenler oldu. 5 aydan bu yana da tekrar ediyorum. Türkiye’nin ilk çeyrek büyüme rakamları önümüzdeki hafta açıklanacak ve Türkiye birilerini üzecek. Türkiye inşallah ikinci çeyrekte de birilerini üzecek ve ağustos ayındaki muhteşem zaferle birlikte üç defa üzülmüş olarak Türkiye için aşağı doğru revize edilen tüm rakamları Allah'ın izniyle tıpış tıpış yukarı revize edecekler."