22 Temmuz 2014 Salı

Bebeği Çöpe Onlar Atmış

Evli ve 5 yaşında bir çocuk annesi kadın, evlilik dışı doğan bebeğini babasının çöpe attığını iddia etti.

Pamukkale ilçesinde çöp poşetinde bir vatandaş  tarafından bulunan yeni doğmuş erkek bebekle ilgili 2 kişi gözaltına alındı.

    Alınan bilgiye göre, konteynerin yanındaki çöpte poşet içinde bulunan  bebekle ilgili polis ekiplerinin başlattığı çalışmada, bebeğin annesinin Y.U.  (26) olduğu tespit etti. BahçelievlerMahallesi'ndeki eve giden polis ekipleri,  Y.U'nun bebeğin babasının A.A. (28) olduğunu iddia etmesi üzerine söz konusu 2  kişiyi gözaltına aldı.

    Evli ve 5 yaşında bir çocuk annesi olduğu öğrenilen Y.U'nun  ifadesinde, "Eşim cezaevinde, A.A ile yaşadığım ilişkiden istemediğimiz bir çocuk  oldu. Bebeği çöpe A.A attı" dediği öğrenildi.

    Saraylar Mahallesi'nde konteynere çöp atmaya giden bir vatandaş, çöp  poşetinde yeni doğmuş bir erkek bebek bulunca polis ekiplerine haber vermişti.  Daha sonra yeni doğmuş bebek, Denizli Devlet Hastanesi gülşen Ayaz Kadın ve Çocuk  Doğum Servisine götürülerek tedavi altına alınmıştı.

Muğla'da İğrenç Olay

Muğla'nın Yatağan İlçesi’nde, 19 yaşındaki O.A., amcasının oğlu U.A. (5) ile kızı A.A.’ya (7) cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla sevk edildiği adliyede tutuklandı.

Madenler Mahallesi’nde yaşayan Fatma A. (55), bitişikteki evde oturan eltisi Feriştah A. ile kayınpederlerinden miras olarak kalan evler yüzünden, Cumartesi günü tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine iki kadın karakolluk oldu. Jandarmadaki ifadesinde Feriştah A., eltisi Fatma A.’nın Bodrum’daki bir otelde çalışan oğlu U.A.’nın çocukları O.A. ve A.A.’ya cinsel tacizde bulunduğunu ileri sürdü. Feriştah A., çocuklarına 5 aydan bu yana porno film seyretirerek cinsel tacizde bulunduğunu öne sürdüğü U.A.’dan mahalleye rezil olmamak için bugüne kadar şikayetçi olmadıklarını da ifadesinde belirtti. Feriştan A.’nın bu ifadesi üzerine harekete geçen jandarma, U.A.’yı dün çalıştığı Bodrum’daki otelde yakalayıp, gözaltına aldı. Konuşma güçlüğü çektiği öğrenilen U.A.’nın evindeki porno film seyredildiği ileri sürülen bilgisayarın harddiski ile CD’lere de incelenmek üzere el konuldu. U.A., jandarmadaki işlemlerinin ardından bugün sevk edildiği adliyede tutuklandı.

Koca Değil Resmen Canavar

Adana’da çiftçi Yunus Ünal (30), 4 yıl önce evlendiği Fatma Ünal’a (24) şiddet uygulamaya başladı. Dayakla yetinmeyen psikopat koca, 2 çocuğunun annesinin yüzüne inek pisliği sürüp, yedirdi. Komşuların duymaması için yüksek sesle müzik açan Ünal, olayın ortaya çıkmaması için eşinin yaraları iyileşinceye kadar evden dışarı çıkarmadı.

ÇOCUKLARINI ALIP GİTMİŞTİ

12 gün önce çocuklarıyla kaçıp boşanma davası açan ve baba evine sığınan kadın, evi basan eşinin kurşunlarına hedef oldu. Baskının ardından Ünal teslim olurken, vücuduna 8 kurşun isabet eden eşi olay yerinde öldü.

Boşanmak için dilekçe veren Fatma Ünal, dava sürerken eşinin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetti.

Diyarbakır Da Dehşet Gecesi

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde yoldan çıkan akaryakıt yüklü tankerin devrilerek infilak etmesi sonucu çevredeki araçlarda bulunan 70 kişi yaralandı. Yaralılardan 20'sinin durumunun ağır olduğu öğrenildi.

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde kontrolden çıkıp devrilen LPG yüklü tankerin infilak etmesiyle alevlerin sıçradığı iki yolcu otobüsü ve hafif ticari araçta bulunan yaklaşık 70 kişi yaralandı. Tamamına yakını vucudunda çeşitli derecede yanıklar oluşan yaralılardan 20'sinin durumunun ağır olduğu belirtildi.

YARALILAR, ASKERİ HELİKOPTERLERLE ÇEVRE İLLERE NAKLEDİLDİ

Kazadan sonra alev topu içerisinde kalan araçlardaki yangın, yaklaşık 2 saat süren çalışmayla kontrol altına alındı. Olayda yaralananlar, askeri helikopterler ve ambulanslarla Diyarbakır başta olmak üzere çevre hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralıların büyük bölümünün götürüldüğü Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde acil durum ilan edildi. Gelen yaralılara tedavi etmek için yoğum bakım ünitelerinde ek yataklar açılırken, bazı yaralılar ise ilk müdahalelerinin ardından yanık ünitelerinin bulunduğu Malatya, Batman ve Elazığ'daki hastanelere nakledildi.

AMBULANS UÇAK VE HELİKOPTER TALEBİNDE BULUNULDU

Kazanın ardından Diyarbakır Valiliği'nde 'kriz masası' oluşturdu. Sağlık Bakanlığı'ndan yaralıların nakli için ambulans uçak ve helikopter talebinde bulunuldu. Bakanlık Ankara'dan iki ambulans uçak gönderdi. Diyarbakır'da yaralıları tedavi etmek için Bingöl, Elazığ ve Elazığ'dan doktorlar takviye olarak Diyarbakır'a sevk edildi. Yetkililer, kazada yaralı sayısının yaklaşık 70 olduğunu ve bunlardan 20'sinin durumunun ağır olduğunu kaydetti.

SÜRÜCÜ PATLAMADAN SANİYELER ÖNCE ARAÇTAN ÇIKARILDI

Devrilen ve daha sonra infilak eden LPG yüklü tankerin sürücüsünün aracın infilak etmesinden hemen önce yoldan geçenler tarafından araç içinden çıkarılarak kurtarıldığı belirtildi. Sürücünün durumunun iyi olduğu ve hastanede tedavi altına alındığı ifade edildi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile yardımcısı Fırat Anlı da Dicle Üniversitesi Hastanesi'ne gelerek yaralıların durumları hakkında doktorlardan bilgi aldı.

BAŞSAVCILIK'TAN AÇIKLAMA

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı,Ramazan Solmaz, Lice‘de akaryakıt tankerinin patlaması sonucu 1 kişinin öldüğünü 66 kişinin yaralandığını açıkladı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlattı. Başsavcı Ramazan Solmaz’ ın talimatıyla görevlendirilen savcılar uzman bilirkişiyle birlikte olay yerinde keşif yapacak. Yaralı olan tanker sürücü ise Bingöl’ de ifadesi alındıktan sonra kusur tespiti yapıldıktan sonra adli işlemlere başlanacak..

Bacağından Vurup Penisini Kesti

Karabük'ün Safranbolu İlçesi'ne bağlı Yazıköy Köyü Çay Mahallesi'nde 30 yaşındaki H.A., aynı yaştaki M.Ç.'yi av tüfeği ile ateş edip cinsel organını keserek öldürdü.

Olay, dün akşam saatlerinde meydana geldi. Çorum'da oturan M.Ç., köyde S.B.'ye ait mandırada işçi olarak çalışan H.A.'nın yanına geldi. Aralarında kız meselesi yüzünden husumet bulunan M.Ç. ve H.A., mandıranın yanındaki arazide tartışmaya başladı. tartışma kısa sürede kavgaya dönüşürken, H.A. av tüfeği ile M.Ç.'nin bacağına ateş etti. H.A., daha sonra da yanındaki bıçakla M.Ç.'nin cinsel organını kesti. M.Ç., olay yerinde yaşamını yitirdi. H.A., gelenJandarma ekibi tarafından gözaltına alındı. M.Ç.'nin cesedi yapılan incelemenin ardından AnkaraAdli Tıp Kurumu'na gönderildi. H.A., jandarmadaki sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. H.A., bu sırada gazetecilerin, "Neden öldürdün?" sorusuna, "Keyfimin kahyası mısın" yanıtını verdi.

O Üniversitede İki istifa Daha

Konya'da Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet G.’nin, ilgi duydukları kadın sekreter Asuman S. yüzünden Doç. Dr. Celalettin Özdemir’i boğazını keserek öldürmesinin ardından fakültede sular durulmuyor.

Fakültenin Dekan Yardımcıları Doç.Dr. Süleyman Savaş Durduran ve Doç.Dr. Orhan Engin görevlerinden istifa etti. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı 54 yaşındaki Prof.Dr. Handan K.’nin eşi, Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı 2 çocuk babası 55 yaşındaki Prof.Dr. Ahmet G., Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi 3 çocuk babası 42 yaşındaki Doç.Dr. Celalettin Özdemir’i, ilgi duydukları, fakültede sekreter olarak çalışan 1 çocuk annesi 35 yaşındaki Asuman S. yüzünden geçen 2 Haziran’da, odasında boğazından keserek öldürdü.

Doç.Dr. Özdemir’in cesedi olaydan 2 gün sonra, kendisinden haber alamayan ailesinin fakülte yönetimine bildirmesi ve kilitli olan odasından koku gelmesi üzerine bulundu. Olayın ardından Prof.Dr. Ahmet G. tutuklandı, ’Cinayeti iştirak’ suçundan gözaltına alınan Asuman S. ise adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Taşeron firmanın personeli olarak çalışan Asuman S.’nin işine son verildi. 

DEKAN EŞİNDEN BOŞANDI

Olayın ardından Asuman S. eşi Fatih S.’den, Dekan Prof. Dr. Handan K. de eşi Prof. Dr. Ahmet G.’den boşandı.

Dekan Prof. Dr. Handan K. rektörlüğün de talebi üzerine kendi isteğiyle dekanlık görevinden istifa ettti, ancak istifası YÖK tarafından kabul edilmedi.

DEKAN YARDIMCILARI İSTİFALARINI SUNDU

Mühendislik Fakültesi’nin dekan yardımcıları Doç.Dr. Süleyman Savaş Durduran ve Doç. Dr. Orhan Engin, geçen 15 Temmuz günü istifa dilekçelerini dekanlığa sundu. Dekan Prof. Dr. Handan K. ile 2012 yılında atanan iki dekan yardımcısı, Dekanın ’cinayet günü olaydan haberdar olduğu ancak olayı polis ve yetkililere bildirmediği’ yönünde çıkan haberlerin ardından rahatsızlık duyup, kendi istekleriyle görevlerinden istifa ettikleri belirtildi. Dekan Prof. Dr. Handan K.’nin raporlu olduğu ve Ramazan Bayramı’ndan sonra göreve başlayacağı ve istifa dilekçelerini değerlendireceği belirtildi.

Türkiyeden Gazze'ye Canlı Kalkan Sürprizi

Elazığ'da İnsan Yardım Vakfı (İHH), İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de canlı kalkan olmak isteyenler için stant kurdu. İlk gecede 38'i kadın 73 kişi canlı kalkan olmak için kayıt yaptırdı.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sürerken, İHH Elazığ'da bu akşam stant kurarak, Gazze'de gönüllü canlı kalkan olmak isteyenleri kayıt altına almaya başladı. Kurulan stanta gelenler canlı kalkan olmak istediklerini belirterek, isim, adres ve telefonların bırakıp hazırlanan formları imzadı.

İHH Elazığ Şube Başkanı Metin Kılıç, "İsrail'de bombalar altında katledilen kardeşlerimize yapılan katliamları engellemek amacıyla 'Bombalayacaksanız bizi de bombalayın, biz de bombalanmaya hazırız' demenin bir başka versiyonu. Bu niyetle imza kampanyası başlattık. Canlı kalkan olmak isteyen kardeşlerimiz buraya isimlerini kaydediyorlar. Tabi şu anda isimlerini kaydeden kişilerin gidip Gazze'de canlı kalkan olma durumları söz konusu değil ama bunu gerçekleştirmek amacıyla İHH Genel Merkezi bütün illerde böyle bu tip kampanyalar başlattı ve bunu deneyecek. 

Mısır üzerinden bu denenecek, elimizden gelen yapılmaya çalışılacak. Eğer becerilebilirse sadece Türkiye'den değil dünyanın çeşitli yerlerinden birçok aktivistin katıldığı bütün dünyada bu kampanya yürütülüyor. Şartlar zorlanır, Mısır'ın sınırları zorlanır gidilir ve Gazze'ye canlı kalkan olunursa en azından bu katliamın önüne geçebiliriz düşüncesi oluşturulan bir çalışma, bir çaba. Çabalıyoruz umarım hayırlı neticeler verir ve katliamın önünde bir engel olur. Ses getirir diye düşünüyoruz" dedi.

Elazığ'da ilk gece Gazze'de canlı kalkan olmak için 38'i kadın 73 kişi kayıt yaptırdı. Kızı Fatma ile canlı kalkan olmak için kayıt yaptıran Şengül Karaduman, "Biz de katılacağız. Çok üzüntülüyüz. Kelimelerle ifade edemiyorum elim ayağım şu anda titriyor. Dua ve sabır gerekiyor ama sabrımız taşıyor. Kadınlığımla bile kanımın son damlasına kadar seve seve savaşa giderim. İnternetten görüyoruz kundaktaki çocukları kesiyorlar. Günah değil mi Müslüman kardeşlerimize böyle yapıyorlar? Küçük kız çocuklarından ne istiyorlar?" dedi.

Mizgin Çeçen isimli yaşlı kadın Müslümanların bir birlerine destek çıkmaları gerektiğini ve kendisinin de canlı kalkan olarak İsrail tanklarının önünde durmak istediğini belirterek, "Ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Tabi ki giderim. Şu anda bu saniyede orada olmak için can atarım. O tankların önünde kendimi siper etmeye her an için hazırım. Her dakika oreya gitmek için can atarım. Bizim kanımız onlardan tatlı değildir. Onlar canımız ciğerimiz orada ezilirken yok olurken, tankların dibinde küçük çocuklar paramparça olurken bizim burada yaşamamız ne anlam taşır. Hiçbir anlamı yoktur yaşamanın. Eğer bebekler ölüyorsa, eğer bütün çocuklar mahvolup gidiyorsa biz burada yaşamışız neye yarıyor? Eğer İslam'a arka çıkmıyorsak, eğer İslam, İslam'a destek çıkmıyorsa o İslam'ın yaşamasını ben hiç istemem" dedi.

Öte yandan Elazığ'da sivil toplum örgütü üyesi yaklaşık 500 kişi İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto edip, ölen Filistinliler için dualar okudu.

Hababam Sınıfı'nda 'Şişme Kadın Krizi'

Üçüncü versiyon Hababam Sınıfı'nın ilk filminin senaryosunda yer alan şişme kadın sahnesi Rıfat Ilgaz'ın oğlu Aydın Ilgaz'ı isyan ettirdi.

Ilgaz, filmin yapımcısı Murat Akdilek ile senaristi Gani Müjde'den o sahnenin çıkarılmasını istedi.

Milliyet'in haberine göre, ilk kez bir 'Hababam Sınıfı'nın senaryosuna müdahale edebildiğini belirten Ilgaz, şöyle konuştu: "Hababam Sınıfı Üç Buçuk diye film yapanlar kalkıp da 'Biz sanat yaptık' demesinler. İlk versiyonda olan bazı hataları düzeltme adına ikinci versiyon Hababam Sınıfı serisine izin vermiştim. Para kazanayım diye değil. Ne var ki o senaryolara müdahale edemedim. Murat Akdilek, babamın çok sevdiği karikatürist Ferruh Doğan'ın oğludur.İnsancıl  bir davranışta bulunarak filmin çekim sürecinde Murat'ın harcayacağı paraları da  göz önünde bulunup sıkışmasın diye 'Hani benim param' demedim. Söylendiği gibi 500 bin TL'lik ön ödeme ve 100 bin dolar tazminat almadım. Bu kez esere sadık kalınacağını yönünde sözünü verdi. Bu bir ilk olacak. Örneğin Gani Müjde'ye yazdırdığı senaryoda şişme kadın sahnesi vardı. Hababam Sınıfı markasıyla  şişme kadının yan yana durması mümkün olmayacağı için sahneyi veto ettim."

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Cemaat Operasyonu Başladı

17 ve 25 Aralık operasyonlarını yürüten polislere yönelik İstanbul Terörle Mücadele ekiplerinin başlattığı operasyonda gözaltı listesinde oldukça önemli isimler yer alıyor! İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Orhan Kapıcı'nın koordinatörlüğündeki operasyonda gözaltına alınanlar arasında Yurt Atayün ve Erol Demirhan gibi isimler bulunuyor.

İstanbul Terörle Mücadele ekipleri gece saat 01.50'de operasyonun startını verdi. İstanbul'da çok sayıda polis paralel yapı soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar içinde şube müdürleri de yer alıyor.

200 POLİSİN İSMİ YER ALIYOR 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Emniyet'teki paralel yapılanmaya yönelik yürütülen 'gizli' soruşturma bu gece saat 01.30 sularında operasyona dönüştü. İstanbul'da çok sayıda polis evlerinde yapılan aramanın ardından gözaltına alındı. Yaklaşık 200 polisin gözaltı listesinde olduğu belirtiliyor.

LİSTEDE KİMLER VAR? 

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, 17 Aralık gibi operasyonları yürüten polis şeflerinin soruşturma kapsamında şüpheli sıfatında olması dikkat çekiyor. Soruşturmanın en dikkat çeken şüphelileri bir dönem İstihbarat Daire Başkanlığı yapan Ramazan Akyürek, Erol Demirhan ve eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün.

MİT KRİZİNİN POLİSLERİ DE GÖZALTINDA

Ramazan Akyürek'in emniyet içindeki paralel yapılanmanın kilit isimlerinden olduğu ileri sürülüyor. Özellikle Ergenekon soruşturması sürecinde yaptığı operasyonlarla ismini duyuran Yılmazer'in ismi Dink suikastındaki ihmal iddialarıyla da gündeme gelmişti. Erol Demirhan ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasının ardından yaşanan 'MİT Krizi'nin ardından görevden alınmıştı. Yurt Atayün de MİT Krizi'nin ardından TEM Şube Müdürüyken görevden alınmıştı.

İstanbul Terörle Mücadele Şube ekiplerinin yaptığı operasyonda İstanbul'da çok sayıda polisin gözaltına alındığı kaydedildi. Paralel yapı soruşturmasının birinci gözaltı dalgası olan operasyonu 2 savcı yürütüyor. İstanbul Cumhuriyet Savcıları İrfan Fidan ile Okan Güzelsoy soruşturmanın başında bulunurken İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Orhan Kapıcı ise soruşturmanın koordinatörü.

Şüphelilere, resmi belgede sahtecilik, casusluk, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi suçlamalar isnat ediliyor.

10 Temmuz 2014 Perşembe

On binlerce kişi faturasını sorgulatıyor!

EPDK elektrik faturalarını kontrol etmek için geliştirdiği sistem, abonelerin faturalarına kuşkuyla yaklaştığını ortaya koydu.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) sistemi hizmete verdiği gün, on binlerce abone faturasını sorgulamak için siteye akın etti. Sistem, yoğun girişler nedeniyle hizmet veremez duruma düştü. Kurum TÜBİTAK ile temasa geçti ve 6 dolayında uzman EPDK ile temasa geçti; saatler süren çalışmadan sonra sorun çözüldü. EPDK bünyesindeki bilişim uzmanlarından bir grup gece boyunca nöbet tuttu. EPDK’nın geçen hafta hizmete verdiği resmi internet sayfasında yer alan fatura sorgulama modülü, abonelerin şikâyetlerine çözüm üretmeyi hedefliyor. EPDK’ya, abonelerden dağıtım şirketleriyle ilgili gelen şikâyetler üç konuda yoğunlaşıyor. Birinci sırada elektrik kesintileri geliyor. Abonelik hizmetleri (açmakapama, hat bağlantı, arızalara müdahale) ikinci sırada yer alıyor. Faturalar da abone şikâyetlerinde önemli yere sahip.

‘BENDEN 60 KURUŞ FAZLA ALMIŞLAR’ DİYE EPDK’YA BAŞVURDU

Aboneler, EPDK’nın sistemine abonelikle ilgili istenen bilgileri girerek, faturalarını hesaplamaya başladı. Dağıtım şirketinin fazla tahsilat yaptığını düşünen aboneler, EPDK’ya başvuruda bulunuyor. Bir abone, “Benden 60 kuruş fazla tahsil edilmiş” diyerek EPDK’ya şikâyetçi oldu.

Kaynak: Habertürk

Bu ay onlara doğalgaz faturası yok!

Temmuz ayında bu şehrimizde doğalgaz sayacı okutmayacağı belirtildi.

Bursagaz'ın, müşterilerden gelen talep ve tüketimin az olması nedeniyle Temmuz ayında doğalgaz sayacı okutmayacağı belirtildi.
Bursagaz’dan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi:

“Müşterilerden gelen talepler doğrultusunda, yaz aylarında tüketimlerin de düşük olması nedeniyle Temmuz ayında sayaç okuma ve faturalandırma işlemlerinde değişiklik yapacaktır. Bu kapsamda, sanayi müşterilerimizin ve büyük tüketicilerimizin sayaç okuması olağan periyotlarında yapılacak olup, diğer tüm müşterilerimizin sayaç okuma ve faturalandırma işlemi Temmuz ayında yapılmayacaktır.

Müşterilerimiz konuyla ilgili olarak 444 11 33 numaralı Çağrı Merkezi’mizden ve web sitemizden bilgi edinebileceklerdir.”

Suriyeliler 200 esnafa kepenk kapattırdı

Mersin'de son 3 ayda Suriyeliler ile rekabette zorlanan 200 kadar esnafın kepenk kapattığını ifade edildi.

Mersin esnafı kente göçle gelip ardından işyeri açan Suriye esnafı için denetim istiyor. Gerekli denetimlerin yapılmaması nedeniyle haksız rekabet ortamının oluştuğunu ve buna ayak uyduramayan çok sayıda Mersinli esnafın dükkanını kapatmak durumunda kaldığını açıklayan Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Talat Dinçer, “Ayrıca çok sayıda Suriye vatandaşı da sigortasız olarak çalıştırılıyor. Bunlara artık denetim getirilmeli” dedi.

200'DEN FAZLA ESNAF KEPENK İNDİRDİ

Son 3 ay içinde rekabet edemeyen 200’ün üzerindeki Mersin esnafının dükkanını kapatmak durumunda kaldığına dikkat çeken Dinçer, “Geçtiğimiz günlerde işsizlik oranları da açıklandı. Mersin’de yüzde 3 oranında artış var. Durumun böyle devam etmesi sosyal sıkıntıları da beraberinde getirir. Gerekli önlemler vakit kaybedilmeden alınmalıdır” dedi.

Dünya Gazetesi'nin haberine göre; Son 3 aydır esnafın en büyük sıkıntısı olarak Suriye’den göçle gelen vatandaşların kurallara uymadan işyeri açmasını olduğunu savunan Dinçer, “Bu vatandaşların da geçinmeye ihtiyacı var. İşyeri açmalarında bir sıkıntı bulunmuyor. Ancak bu kurallar çerçevesinde yapılmalı. Aksi halde sorunlar büyür. Bir Türk esnaf ve sanatkarının işyeri açması için istenen belgeler, yapması gereken yükümlülükler var. Vergi kaydı, belediyeden çalışma izni, meslek kuruluşlarına kayıt, ustalık belgesi alınması gibi şartlar var. Türk vatandaş tüm bu şartlara uyarken Suriye’den gelen vatandaşın ne vergisi, ne çalışma ve ne de oturma izni var. Gayri resmi işyeri açıyorlar. Vergi vermiyorlar, BağKur primi ya da sigorta ödemiyorlar. Bu da haksız rekabete yol açıyor” diye konuştu.

Elektrikçi de var erkek berberi de

Gıdadan elektrik, elektroniğe, kasap dükkanından berbere kadar her alanda Suriyeli vatandaşın kendi dükkanını açtığını dile getiren Talat Dinçer, “Esnafımızla Suriyeliler arasında çatışmalar başladı ve bunun ileride büyümesinden endişe ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Türk esnafına gıda kodeksi, hijyen, iş sağlığı güvenliği gibi çeşitli mevzuatlar uygulanırken Suriyeli esnaf için bu şartların hiçbirisinin gözetilmediğini kaydeden Dinçer, “Esnaf odaları birliği olarak yasal şekilde eşit şartlarda ticaret yapılmasını istiyoruz. Bunun dışında yapılan ticarete karşıyız” şeklinde konuştu.

Suriyeliler’in inanılmaz bir trafik karmaşasına da neden olduğunu kaydeden Dinçer, “Plakalarda Arapça yazıldığı için şikayet de edilemiyor” dedi.

‘Açılan 250 işyeri tespit ettik’

Mersin’de Suriyeliler tarafından şimdiye kadar açılan 250 işyeri tespit ettiklerini, çalışmalarının sürdüğünü dile getiren Talat Dinçer, “Bu sayı her gün artarak devam ediyor. Yollarda da satışlar yapılıyor” şeklinde konuştu.

Suriye Platformu’ndan aldıkları bilgiye göre Mersin’de 250 bin civarında Suriye vatandaşının yaşadığını anlatan Dinçer, resmi rakamlara göre ise bu sayının 35-40 bin civarında olduğunu, kalan bölümünün oturma izni dahi olmadan işyeri açtığını, çeşitli dükkanlarda işçi olarak çalıştıklarını söyledi. Dinçer sözlerini, “Gerekli kuralları zamanında koymazsak ileride çok ciddi sıkıntılarla karşılaşabiliriz” diye tamamladı.

Vatandaşı çileden çıkartan SMS ücreti

Banka, borç gecikme bildirimi için bir ayda 17 SMS gönderip bunu parasını isteyince vatandaş çileden çıktı.

Banka, borç gecikme bildirimi için müşterisine bir ay içerisinde 17 kez SMS gönderdi, 66 liralık borç gecikme bildirim ücreti ödeyen tüketici çileden çıktı.

Şikayetvar'ın haberine göre: Bankalar borç gecikme bildirimleri için SMS gönderdikleri müşterilerinden fahiş ücretler almaya devam ediyor. Bankalar arasında bilgilendirme ücretleri değişiklik göstermekle birlikte SMS başına 2 lira ile 6 lira aralığında ücret alınıyor. Bir ay içerisinde defalarca SMS gönderen bankanın aldığı ücret, kullanıcıların borçlarıyla eş değer hale geliyor. Hesap özetlerini incelemeyen kullanıcılar ise her ay kesilen bu rakamlardan habersiz ücret ödüyor.

Bankanın gecikme bildirimlerinden aldığı ücretleri haksız kazanç olarak değerlendiren ve alınan paraların iade edilmesini talep eden tüketicilerin şikayetleri şöyle:
"66.75 TL Gecikme Bildirim Ücreti Aldı." "Geciken kredim için tamamladığım parayı bankaya yatırdım fakat hesap özetimi kontrol ettiğimde bankanın bana 17 kere SMS gönderdiğini ve toplamda "Gecikme Bildirim Ücreti Tahsilatı" adı altında gönderdiği 66.75 TL aldığını fark ettim. Bankanın SMS vb. şeyler için para kesmesini doğru bulmuyorum, alınan ücretlerin iade edilmesini istiyorum."
"Toplamda 40 kuruşluk borç için 20 lira bildirim ücreti kestiler"
"Toplamda sadece 1 günlük gecikme için banka bana 3 tane mesaj gönderdi, 40 kuruş gecikme faiz miktarı için, 20 TL gecikme bildirim ücreti kestiler. Bunun adı haksız kazançtır! İnsanları saf yerine koymayı bu kadar abartmışlar."

"Defalarca kez gecikme bildirim ücreti kesmiş!"
"Kredimi kapatmak amaçlı hesabıma yatan paradan aynı gün içerisinde kaç kalem olduğunu saymadım aynı tutarda gecikme bildirim ücreti kesilmiş. Bankacı değilim anlamıyor olabilir ama bu gecikme bildirimini defalarca kesmenin mantığını kavrayamadım. Kesilen paranın tarafıma iade edilmesi talep ediyorum. Şimdi ben bu şikayeti yazdım hemen altına standart cevabı yazmakla görevli arkadaşa da birkaç sözüm var: Eğer ki o yaptığın işten zevk alıyorsan bazı insancıl duygularından şüphe ederim."
"Ekstre gecikme bildirim ücreti alıyor"

"Hesap özetimi ayrıntılı incelediğimde benden gecikme bildirim ücreti adı altında 2 TL kesilmiş. Yani 1 SMS için 2 TL para alınmış. Bu tarz uygulamalarından dolayı artık bankayı tercih etmiyorum ve bu ücretin iadesini istiyorum"

"Her ay 6 lira boş yere ücret kesiliyor"
"Defalarca gecikme bildirimi SMS ya da arama almak istemediğimi sadece hesap ekstramı istememe rağmen her ay 6 TL SMS ve arama ücreti ödüyorum. Ödemesi geciken müşteriye zaten o ayın sonunda gecikme cezası olarak faiz vs adı altında zaten bir miktar ücret yansıtılacağı bilinmektedir. Buna itirazımız yoktur. Hal böyleyken bu müşteri gecikti o zaman bende istediğim fiyatta SMS ücretini alırım diye düşünmeniz çok yanlış ve üzücüdür. SMS ücreti ceza olamaz. Bu konu hakkında çözüm üretemeyecekseniz kartımı derhal kapatın."

Geç kalan minibüs dakikasına 10 TL ceza ödüyor

Kaldırıma dalan minibüs önceki gün bir kişinin feci şekilde ölümüne neden oldu. Kazanın olduğu hattaki minibüsler zamana karşı yarışıyor. Kontrole geç varan bir minibüs arkadan gelen minibüse dakika başına 10 TL gecikme cezası ödüyor. Hız ve zamana endeksli sistem kazalara davetiye çıkarıyor.

İstanbul Maltepe’de önceki gün kaldırımda bekleyen bir kişinin can vermesinin ardından minibüsler yine tartışılmaya başlandı.  Türkiye’nin birçok yerinde aşırı hız yaptıkları ve araca çok yolcu aldıkları gerekçesiyle eleştirilen minibüslerin kontrol noktasında birçok sorun var. Ancak özellikle İstanbul’da minübüsçülerin kendi aralarında uyguladıkları bir ‘gizli tarife’ adeta ölüme davetiye çıkarıyor. Korkunç kazanın yaşandığı Maltepe’de, aynı hatta çalışan Gülsuyu, Esenkent ve Zümrütevler minibüslerinde uygulanan tarifenin detayları ise şöyle:

ZAMANLA YARIŞIYORLAR!

“Minibüsçülerin kendi aralarında belirlediği uygulama süre ve ceza kavramlarından oluşuyor. Sistem arkadan gelen minibüsün  yolcusunun önden giden tarafından kapılmasını engellemeyi hedefliyor. Duraktan çıkan minibüsün ilk kontrol noktasına ulaşması için 10 dakikası var. 10 dakikada kontrol noktasına ulaşamayan minibüs şoförü geç kaldığı her dakika için arkadan gelen ilk minibüsün şoförüne 10 TL ödüyor. Örneğin 5 dakika geç kalan bir şoför arkasındaki aracın soförüne 50 TL ödeme yapıyor. Bu uygulama sebebiyle şoförler bir yandan yolcu kapmak için, bir yandan da zamanında kontrol noktasına ulaşmak için savaşıyor. Yolcunun yoğun olduğu yerlerde oyalanan minübüs iki kontrol noktası arasını zamanında tamamlamak ve ceza ödememek için gaz pedalına yükleniyor.”

VATANDAŞ DA ŞİKAYETÇİ

Süreyi ve cezayı hatların yöneticileri belirliyor. Bu yöneticiler de minibüsçüler tarafından seçiliyor. Kararların yasal bir dayanağı veya yaptırımı yok. Aynı hat üzerinde sefer yapan minibüslerin hızından şikâyetçi olan vatandaşlar da birçok kez polise şikâyette bulunduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını söylüyor. Minibüslerin akşam ve sabah saatlerinde aşırı şekilde doldurulduğunu iddia eden vatandaşlar, “Minibüslere 30 kişi dolduruluyor. Muavinler kapı açıkken para topluyor. Bir de hız yapıyorlar. Başka bir toplu taşıma aracı olmadığı için bunları kullanmak zorunda kalıyoruz. Ne polis denetliyor, ne de başka bir kurum” dedi. Minibüs şoförleri ise iddiaların doğru olmadığını, her sektörde olduğu gibi aralarında ‘çürük elmaların’ yer aldığını ve onların temizlenmesi gerektiğini söyledi.

Zamanlamayı kendileri belirliyor

Minibüslerde uygulanan zaman politikasının o hattın yöneticileri tarafından belirlendiğini ifade eden Kartal Şoförler Odası Başkanvekili Ali Osman Boran, “Vatandaş beklemesin diye bu uygulamaları destekledik. Ancak şoförler kontrol noktasına zamanında yetişebilmek için sürat yapıyor” dedi. 

Akbil ve kamera çözüm mü?

Büyükşehir belediyesi ile bir uygulama hazırlığı içinde oduklarını dile getiren Ali Boran, “İstanbul’daki her minibüse takip ve kamere sistemi yerleştirilecek. Minibüslerde de akbil kullanılacak. Eğer kamera daha önce yerleştirilseydi. Bu kazada şoförün tam olarak ne yaptığını görecektik” dedi.
Kaynak: Hürriyet

1 liralık mazot piyasayı endişelendirdi

Suriye’den giren kaçak motorin piyasada 1.1 liraya satılırken, satış ağı ise Konya'ya kadar uzandı.

Suriye ve Irak’ta yaşanan iç karışıklıklar, Türkiye’de petrol piyasasını çok derinden etkilemeye başladı.

Suriye’den Türkiye’ye giren Kaçak motorin miktarı her geçen gün daha da artarken alınan önlemler yetersiz kaldı. Suriye’den Türkiye sınırına döşenen boru hatları aracılığıyla ya da kamyonlarla getirilen kaçak motorin, iç piyasada 1.1 ile 1.8 lira arasında fiyatla satılıyor.

Kaçak motorin Konya’ya hatta daha da batıya kadar uzanan bir hatta servis ediliyor. Bu fiyatla rekabet edemeyen istasyonlar da her geçen gün gerileyen iş hacmi ile büyük bir ekonomik kayıp yaşıyor.

Vatan'ın haberine göre kaçak akaryakıt ülke ekonomisine bu yıl 2.5 milyar lira civarında zarar verecek. 
Kayıp 1.5 milyar

BP Türkiye Akaryakıt Genel Müdürü Martin Thomsen, kaçak akaryakıt satışının sadece sınır illerle sınırlı kalmadığını Konya’ya kadar uzandığını söyledi.

Enerji Gazetecileri ve Medya Derneği’nin (EGAD) yönetimi ile bir araya gelen Thomsen, Suriye’den Türkiye’ye kaçak akaryakıt girişinin arttığını ve bu yıl yüzde 4-4.5 arasında tahmin edilen pazar büyümesini 1.5-3.0 puan arasında aşağı çekebileceğini söyledi. Motorin pazarının yaklaşık 86 milyar lira olduğu dikkate alındığında, bu oran yaklaşık 2-2.5 milyar liralık bir kayba tekabül ediyor. Akaryakıtta yüzde 60 civarındaki vergi oranları düşünüldüğünde ise 2.5 milyar liralık total kayıpta 1.5 milyar lira civarında bir vergi geliri kaybı yaşanacağını da gösteriyor.

Kaçak akaryakıt satışının sınır illeriyle sınırlı kalmayıp, Konya’ya kadar uzandığını anlatan Thomsen,  şunları söyledi:
Hatay’da bitti

“Özellikle güney bölgelerinde çok büyük satış kayıpları var. Adana ve Hatay civarından başlıyor ve Konya’ya kadar piyasayı etkiliyor. İç Anadolu’ya kadar bir üçgen şeklindeki bölgede piyasa etkileniyor. Hatay’da resmi akaryakıt istasyonları yok denecek kadar az satış yapabiliyor.”.
Kaçağın nasıl kontrol edileceğini sorduğumuz Thomsen, sınırlarda sadece kaçak boru hatları değil, aynı zamanda kamyonların da kontrol edilmesi gerektiğini belirterek, kaçak mazot taşıyan kamyonların ana yollar yerine ara yolları ve daha az kullanılan yolları tercih ettiğine dikkat çekti.
IŞİD’e mi gidiyor?

Suriye’den gelen petrolün büyük bir bölümü Irak Şam İslam Devleti tarafından kontrol edilen bölgeden geliyor. Halen Musul’da 49 Türk Vatandaşını rehin tutan terör örgütü Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki petrol sahalarını denetimi altında tutuyor.
‘Promosyon tartışılmalı’

BP Türkiye Akaryakıt Genel Müdürü Martin Thomsen, şirketin Türkiye’de büyümek istediğini söyledi. Geçen yıl 38 yeni istasyon açtıklarını anlatan Thomsen, bu yıl da 15 yeni istasyon açacaklarını anlattı. Türk akaryakıt pazarının büyüyen bir pazar olduğunu anlatan Thomsen, “Pazarda güçlü oyuncular var. Biz uzun yıllardır Türkiye’deyiz ve daha uzun yıllar da burada kalmak istiyoruz. Bunun için de büyümenin gerekli olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. Thomsen, promosyon yasaklarının da sona ermesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Yargıtay'dan emsal tazminat kararı

Yargıtay'dan emsal niteliğinde bir karar daha! Başka bir iş için bile işten ayrılan elemana tazminat ödenebilecek.

Bir işverenin, 17 yıl sigortalılık süresi ve 4 bin 739 gün prim ödeme gününü doldurduktan sonra işten ayrılıp, bir hafta sonra başka bir iş yerinde mesaiye başladığı için kıdem tazminatı ödemeye yanaşmaması üzerine devreye Yargıtay girdi.

“Davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkın kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemez.” diyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, davacı işçinin tazminat talebini geri çeviren yerel mahkeme kararını bozdu.

İstanbul’da çalışan bir kişi, 17 yıllık sigortalılık ve 4 bin 739 gün prim ödemesi olduğunun Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından bildirilmesi üzerine, yaşlılık aylığı almak amacıyla 25 Ekim 2010’da dilekçe vererek iş sözleşmesini feshetti.

1 Kasım 2010’da başka bir iş yerinde mesaiye başlayan işçi, eski iş yerinden kıdem tazminatının ödenmesini istedi. İşveren ödemeye yanaşmayınca, işçi, İstanbul 4. İş Mahkemesi’ne müracaat ederek işveren hakkında ‘alacak’ davası açtı.

Davalı işveren, davacının iş akdini feshettikten kısa bir süre sonra başka bir yerde işe başladığını savunarak, davanın reddini istedi. İstanbul 4. İş Mahkemesi, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının, gerçekte emekli olmak için değil başka bir yerde iş bulması sebebiyle akdi feshettiği ve kötü niyetli olduğu sonucuna varılarak, davanın reddine karar verdi.
1475 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrası 5 numaralı bendi uyarınca, 15 yıl sigortalılık ve 3 bin 600 gün prim günü şartlarını sağladığı için 25 Ekim 2010 tarihli dilekçesi ile iş yerinden ayrıldığını belirten işçi, iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkının kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek, avukatı aracılığıyla yerel mahkeme kararını temyiz etti.

Dava dosyası için tetkik hakimi tarafından hazırlanan raporu dinleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi üyeleri, emsal bir karara imza attı. İş sözleşmesinin işçi tarafından yaşlılık aylığı tahsisi amacıyla feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem hakkının doğup doğmadığı konularında taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğuna dikkat çekilen Yargıtay kararında; somut olayda davacının, davalıya ait iş yerinde 29 Mayıs 2000 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışmaya başladığı bilgisine yer verildi.

Davacının iş akdi devam ederken, 12 Ekim 2010 günü, bir menkul değerler firmasına iş başvurusu yaptığının vurgulandığı kararda, davacının, yaşlılık aylığını hak edip etmediğini, 21 Ekim 2010 günlü dilekçesi ile SGK’ya sorduğu vurgulandı. SGK’nın cevabında, davacının 17 yıl sigortalı ve 4 bin 749 gün prim ödemesi olduğunun dile getirildiği Yargıtay kararında, davacının, 25 Ekim 2010 gününde iş sözleşmesini yaşlılık aylığı amacıyla feshettiği belirtildi.

"TAZMİNAT ÖDENMELİ, MAHKEME HATALI DEĞERLENDİRME YAPMIŞ"

Kararda, şu ifadelere yer verildi: "Davacı, 1 Kasım 2010 gününde bir menkul kıymetler şirketinde çalışmaya başlamıştır. Mahkemece, davacının, gerçekte emekli olmak için değil başka bir yerde iş bulması sebebiyle akdi feshettiği ve kötü niyetli olduğu kanaatine varılarak, davanın reddine karar verilmiştir. Somut olayda davacı, 1475 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrası 5 numaralı bendi uyarınca on beş yıl sigortalılık ve 3 bin 600 gün prim günü şartlarını sağladığı için 25.10.2010 tarihli dilekçesi ile iş yerinden ayrılmış, 1 Kasım 2010 günü başka bir işverene ait iş yerinde çalışmaya başlamıştır. Davacının iş yerinden ayrıldıktan sonra başka bir firmada çalışması hakkın kötü niyetli kullanılması olarak değerlendirilemez. Davacı, kanunun kendisine verdiği yasal hakkını kullanmıştır. Kanunda tanınan bu hakkın amacı, iş yerinde çalışarak yıpranan ve bu arada sigortalılık yılı ile prim ödeme süresine ait yükümlülükleri tamamlayan işçinin, emeklilik için bir yaşı beklemesine gerek olmadan iş sözleşmesini aktif sonlandırabilmesine imkân tanımaktır. Bu nedenle davacının, davasının kabulü ile kıdem tazminatının ödenmesine karar verilmesi gerekirken, mahkemece, hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Temyiz olunan kararın yazılı nedenlerden dolayı bozulmasına peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine oy birliği ile karar verildi."

Akıllara durgunluk veren hırsızlık!

Filmlere konu olacak hırsızlık olayı, Sivrihisar ilçesi Paşakadın köyünde meydana geldi. Paşakadın köyünde ikamet eden ve çiftçilikle uğraşan E.A., 23 dönüm araziye arpa ekti. Mahsülüne iyi bir bakım yapan E.A.'nın arpaları havaların da sıcak gitmesiyle kısa sürede olgunlaştı.

Mahsülü toplamak için gün sayan E.A., arpanın son durumunu incelemek üzere Sabah erkenden tarlaya gitti. E.A. tarlasındaki arpanın biçilmiş olduğunu görünce şaşkına döndü.

Bunun üzerine hemen Jandarmayı arayan E.A., tarladaki ekili arpasının biçilerek çalındığını bildirdi. Kısa sürede olay yerine gelen jandarma olayla ilgili tutanak tuttu ve olayı gerçekleştiren şahıs ve şahısları yakalamak için çalışma başlattı.

Trabzon'daki Olay Yok Artık Dedirtti

Trabzon'da hasta annesinin yanında refakatçi olarak kalan 14 yaşındaki kız çocuğuna tuvalette cinsel tacizde bulunduğu iddia edilen 34 yaşındaki Zehra K., ‘Çocuğa Basit Cinsel İstismar’ suçundan tutuklanarak cezaevine konuldu
Habertürk'ten Kenan Taşkın'ın haberine göre olay, Kanuni eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşandı. İddiaya göre hastanede tedavi gören annesinin yanında refakatçi olarak kalan Y.P. (14), hastanenin güvenlik görevlilerine giderek tuvalette bir kadının cinsel saldırısına uğradığını söyledi.

Güvenlik görevlilerinin durumu Jandarmaya bildirmesi üzerine, hastaneye gelen jandarma ekipleri, psikolog eşliğinde küçük kızın ifadesini aldı.
Y.P. ifadesinde, hastanenin kantininde otururken yanına gelen bir kadınla sohbet ettiklerini belirterek "Adının Zeliha olduğunu söyleyen bu kadın bir süre sonra bana kocasıyla yatak odasındaki ilişkileri anlatmaya başladı. Sonra da 18 yaşındaki genç bir kız ile ilişkiye girdiğini söyledi. Tuvalete gideceğimi söyleyip yanından kalktım. Kadın da makyaj yapma bahanesiyle peşimden geldi. Tuvalette ağzımı kapattı ve beni taciz etti. Elinden kurtuldum ve kendimi dışarı attım. Yanıma geldi ve bana ‘Sakın bunu kimseye anlatma' dedi. Daha sonra kanamam olunca olayı güvenlik görevlilerine anlattım" dedi.

Karısını tatile yolladı hayatının şokunu yaşadı!

İzmir’in Karaburun İlçesi’nde müteahhit 28 yaşındaki Murat Matara, 8 yıl önce ’Görücü usulü’ ile evlendiği 25 yaşındaki G.K.Ç.’nin 4 yıl önce ikinci çocuğuna 2 aylık hamileyken, tatil için gittiği Adana’daki ailesinin yanından dönmeyerek boşanma davası açtığını, çocuklarının velayetini annelerine veren mahkemenin kendisinin görmesi için zaman belirlediğini ancak çocuklarını son 8 ayda göremediğini öne sürdü. Çocuklarının yaşamından endişe ettiğini belirten baba Matara, iki oğluna ulaşmak için yetkililerden yardım istedi.

Karaburun İlçesi Mordoğan Mahallesi’nde oturan ve babası ile müteahhitlik yapan Murat Matara, 8 yıl önce G.K.Ç. tanışıp dünya evine girdi. 1 yıl sonra M.B. adını verdikleri şu anda 7 yaşında olan ilk oğulları dünyaya gelen çiftin arası, Murat Matara’nın iddiasına göre G.K.Ç.’nin ailesinin maddi taleplerde bulunması üzerine açıldı.

Tatil için gitti dönmedi

Eski eşinin ’Tatil için’ Adana’daki ailesinin yanına gitmek istediğini ve bir daha dönmediğini anlatan Matara, şöyle devam etti: "Eski eşim ikinci oğlumuza henüz 2 aylık hamileyken, tatil için Adana’daki ailesinin yanına gideceğini söyledi. Ben de ailesini özlediğini düşünerek gitmesine izin verdim. Ancak giderken ziynet eşyalarını da yanında götürmüş. Bana bir daha dönmeyeceğini ve boşanma davası açtığını söyledi. Mahkeme yaklaşık 2 yıl sürdü, tazminat davası da açtı. Tazminat istemi kabul edilmedi. Mahkeme boşanma kararı verip, çocukların yaşlarının küçük olması ve birbirlerinden ayrılmaması için velayetlerini annelerine verdi. Benim de çocuklarımı yaz mevsiminde 1 ay ve her ayın 1 ve 3’üncü haftası görebilmem için karar verdi. İlk zamanlar çocuklarımı görebiliyordum. Ancak son 8 ayda iki çocuğumu da göremiyorum."

4 yaşındaki oğlunu 10 kez göremedim

Eski eşinin ikinci evliliğini yaptığını ve çocuklarını göstermemek için sürekli adres değiştirdiğini iddia eden Murat Matara, iddialarını şöyle sürdürdü: "Mahkemenin kararına rağmen 8 aydır çocuklarımı göremiyorum. Sürekli adres değiştiriyorlar. Çocuklarımın hayatından endişe ediyorum. G.K.Ç., küçük oğlum henüz 40 günlük bile değilken Filistin’e giden yardım gemisi Mavi Marmara’ya binmek istemiş ve oradaki görevliler buna izin vermemiş. Bugün 4 yaşında olan küçük oğlum C.H.’yi toplam 10 kez göremedim. Hangi insan, evladını babasından ayrı tutabilir, buna hangi vicdan razı gelir ? Anlamakta güçlük çekiyorum. O çocukların baba sevgisine de ihtiyacı var. Yetkililerden yardım istiyorum, çocuklarıma kavuşmak için gün sayıyorum." 

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Türkiye`nin dev şirketi onu unutmadı

Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği maden kazasının üzerinden 57 gün geçti.  Soma Faciası’nda akıllardan çıkmayan sahnelerden birisi de madenden yaralı olarak kurtarılan işçi Murat Yalçın’ın ambulansa bindirilirken "Çizmelerimi çıkarayım mı? Ambulans kirlenmesin" sözleriydi.

Bu sözleriyle tüm Türkiye’yi duygulandıran  Murat Yalçın ailesini geçindirmek için yeniden madene ineceğini açıklamıştı. İşte tam bu sırada ilginç bir gelişme oldu. Azeri enerji devi Socar, gazi madenci Yalçın’a hayatının iş teklifini yaptı.

Socar Türkiye Başkanı Kenan Yavuz, Gazi Madenci Murat Yalçın'a  iş teklifi yaptığını twitter'daki hesabından duyurdu. Yavuz, "Çizmeleri sedyeyi kirletmesin diye çırpınan gazi Murat Yalçın'a rafirenimizde  iş teklifi yaptım, sağolsun kabul etti." diye yazdı. Yavuz, birlikte çekildikleri fotoğrafı da takipçileri ile paylaştı. 

Gözaltına alınmamak için öyle bir şey yaptı ki..

ŞANLIURFA'da, alkollü olduğu öne sürülen ve bir çocuğu dövdüğü için polisler tarafından gözaltına alınmak istenen Mehmet K., yanan sigarasını motosikletinin benzin deposuna attı. Deponun boş olması nedeniyle herhangi bir olumsuzluk yaşanmazken, Mehmet K. polisler tarafından gözaltına alındı.

Olay, akşam saatlerinde Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan Rabia Meydanı'nda meydana geldi. İddiaya göre; alkollü Mehmet K., Ramazan sokağında meyan şerbeti satan 15 yaşındaki Ramazan İşak ile bilinmeyen nedenle tartıştı. Mehmet K., daha sonra İşak'ı dövmeye başladı. Meydanda görevli polislerin fark ettiği olay sonrası gözaltına alınacağını anlayan Mehmet K., yanan sigarasını plakasız motosikletinin benzin deposuna attı. Polisler, meydanda bulunan vatandaşları bölgeden uzaklaştırırken daha sonra benzin deposunun boş olduğu anlaşıldı.

Elindeki bıçakla polise direnmeye çalışan Mehmet K., uzun süren ikna çabasının ardından teslim olarak gözaltına alındı. Şehitlik  Polis Merkezi'ne götürülen Mehmet K.'nin sorgusuna başlanıldı.

1 Temmuz 2014 Salı

Peygamber efendimizi ağlatan ayet

Ramazan'da Kur’ân-ı Kerîm’i okumak efendimizin sünnetlerindendir. Efendimiz bunu çokca yapar ve bazı ayetlerde gözyaşlarını tutamazdı.

Ramazan ayı Kur’an-ı Kerim’in doğduğu ay.. Kur’an bu ayda Kadir Gecesi’nde inmeye başladı. Peygamberimiz Kur’an-ı Kerim’i bu ayda daha başka bir tarzda Melek Cebrail ile birlikte okurdu.

CEBRAİL (as) RAMAZAN'DA PEYGAMBERLE MUKABELE EDERDİ

Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerîm’i mukâbele tarzında okumak veya okunan Kur’ân’ı takip etmek Hz. Resûlullah’ın (asm) ve Hz. Cebrâil’in (as) amelinden; Allah Resûlü’nün (asm) sünnetindendir. Bilindiği gibi Hazret-i Cebrâil (as) her Ramazan ayında Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (asm) gelir ve Kur’ân-ı Kerîm’in o âna kadar nâzil olan âyetlerini baştan sona, karşılıklı, mukabele tarzında okurlardı.
Peygamber Efendimiz’in (asm) vefât edeceği yılın Ramazan ayında Hazret-i Cebrâil (as) iki defa geldi ve Kur’ân-ı Kerîm’i baştan sona iki defa mukabele tarzında karşılıklı tilâvet buyurdular. Peygamber Efendimiz (asm) Kur’ân’ı başkasından dinlemeyi de severlerdi.

KUR'AN-I DİNLEMEK FARZ

Kur’ân’ı dinlemek aynı zamanda Kur’ân’ın da emridir. Cenâb-ı Hak: “Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, merhamet olunasınız” buyuruyor. Şu halde, okunan Kur’ân’ı dinlemek farzdır.
Hazret-i Cebrâil (as) ile Hazret-i Peygamber Efendimiz’in (asm) Ramazan aylarında yaptıkları Kur’ân’ı karşılıklı okuma ibâdetini model alan Müslümanlar, asırlardan beri güzel sesli hafızların refakatinde her Ramazan ayında bu geleneği sürdürmüşler; Kur’ân’ı mukâbele tarzında tilâvet ederek hatimler indirmişlerdir. Yani tek amel içinde farzı da, sünneti de ihyâ etmişlerdir.

AHİRETTE ŞEFAATÇİ OLACAK

Mukabeleyi takip ederken mümkünse okunan harfleri içimizden tekrar etmeli, yani biz de okumalıyız. Fakat gücümüz nispetinde yalnız göz takibi yapmakta da bir mahzur yoktur.
Ebû Ümâme (ra) der ki: Resûlullah’ın (asm) şöyle buyurduğunu işittim: “Kur’ân okuyunuz! Çünkü Kur’ân, kıyâmet günü, kendi yârânına (kendisini okuyan ve amel edenlere) şefaatçi olarak gelecektir.”

EFENDİMİZ DİNLEYİNCE GÖZYAŞLARINI TUTAMADI

 İbn-i Mes’ud (ra) anlatıyor: Resûlullahbana hitaben: “Bana Kur’ân oku!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah! Kur’ân sana indirildiği halde, sana Kur’ân’ı ben mi okuyacağım?” dedim.

Allah Resûlü (asm): “Ben Kur’ân’ı kendimden başka birisinden dinlemeyi hakikaten severim” buyurdu. Bunun üzerine, Resûl-i Ekrem’e Nisâ Sûresi’nden okumaya başladım. Nihâyet; “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz ve ey Muhammed, onların üzerlerine de seni şâhit olarak getirdiğimiz zaman onların hâli nice olur?” âyetine geldiğimde, Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm): “Şimdilik yeter!” buyurdu. Dönüp baktığımda, bir de ne göreyim, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) iki gözünden yaşlar akıyordu.

Oruçluyken susuzluk çekmemek için 5 öneri

Yaz mevsiminde vücudumuzun en çok ihtiyacı olan suyun yokluğunu, Ramazan ayında nasıl daha az hissedebiliriz, oruçlu iken susuzluk çekmemek ve ramazanda daha az susamak için neler yapmalıyız?
İşte öneriler;

1. Günlerin uzun olması ile birlikte vücudumuz ramazan ayında en çok suyun yokluğunu hissetmektedir.
İftar vaktinin gelmesi ile birlikte suya yüklenip bir anda çok fazla su tüketmenin, ertesi gün çekilen susuzluk problemini aza indireceğini düşüncesi  yanlış bir düşünce olup, uzmanlar iftardan sahura kadar azar azar su içerek vücudun ihtiyaç duyduğu su miktarının bölüştürülmesinin vücudumuz için daha yararlı olduğunu savunmaktadırlar.
İftar vaktinde bir anda yoğun miktarda alınan su, tıpkı bir anda yenilen yoğun yemek gibi sindirim problemlerine neden olur.

2. Sahurda ne kadar çok yemek yenilirse ertesi gün o kadar az acıkılacağı düşüncesi yanlış bir düşüncedir.
Sahurda çok fazla yemek tükettiğiniz zaman ertesi gün hissedilen su ihtiyacı da o kadar fazla olacaktır. Bu yüzden sahur zamanı hafif gıdalar tüketmeye, kızartmalardan ve tuzlu ağır yiyeceklerden uzak durmaya özen göstermelisiniz.

3. Kahve çay tüketiminin çok fazla olması da ekstra bir susuzluğa neden olmaktadır.
Çay ve kahveyi çok sevenler ve fazla tüketenler anlık olarak susuzluklarının geçtiklerini düşünseler de, alınan bu sıvılar aynı hatta daha fazla miktarda sıvının vücuttan atılmasına, bu da vücudumuzun tekrar susuz kalmasına neden olacaktır.

4. Vücudumuz su ihtiyacını sadece su ile karşılamamaktadır. Meyvelerden ve sebzelerden de belli miktarlarda su almaktayız.
Bu yüzden iftar ve sahurda tükettiğiniz yiyeceklerin su ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı olacak gıdalar ve sulu yemek olmasına dikkat etmelisiniz.

5. Oruçlu kalınan süre zarfında vücudumuzun su sarfiyatına neden olacak ve susuzluk hissetmemizi sağlayacak fiziksel aktivitelerden uzak durmalıyız.
Hafif kıyafetler giyinip, serin ortamlarda bulunmakta susuzluğu azaltma da yardımcı olacaktır.

Bu rakamlar cebinizi yakacak!

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), 'Mobil Azami Ücret Tarifeleri' ile ilgili kurul kararını yayınladı.

Cep telefonu operatörlerinin tarifelerini etkileyen kararla, azami ücrette yüzde 5 oranında bir artış bekleniyor. Uygulama 1 Temmuz'dan itibaren yürülüğe girecek.

Kurul kararıyla operatörler tarifelerini geçen yıla göre daha yüksek fiyat üzerinden belirleyebilecek. 2013'te sabit telefondan cebe ve cepten diğer cep telefonuna yapılan bir aramada dakika başına 43.89 kuruş ücret alınıyordu. Azami sınırı gösteren bu rakam alınan kararla 46.25 kuruşa çıktı. Yurt dışına yapılacak aramada ise ücret tavanı 4.63 TL olarak belirlendi. Yurtiçi kısa mesaj ücreti 33.25 kuruş, yurtdışı ise 83.08 kuruş oldu. 

Kaynak: Sabah

Android telefonlarda büyük tehlike

Selfmite adındaki solucan, bulaştığı kullanıcının adres defterindeki kişilere otomatik olarak kısa mesajlar gönderiyor. Bu kısa mesajlarda zararlı adrese giden bir URL bulunuyor. Sözkonusu SMS, şöyle görünüyor: 

"Dear [isim], Look the Self-time, http://goo.gl/[adres]"

Kullanıcı, kısaltılmış bağlantıya tıkladığında, simgesi telefondaki menülere benzeyen bir APK dosyası indiriliyor. APK dosyası çalıştırıldığında, adres defterindeki kişileri okuyor ve 20 farklı kişiye mesaj yolluyor. Bunun ardından kurbanlar, Android uygulamalarını yönetmeye ve yüklemeye yarayan Mobogenie'yi yüklemeye davet ediliyorlar.

Ancak Mobogenie, onu dağıtan kullanıcılara yükleme başı ödemede bulunuyor ve bu fırsat, zararlıların geliştiricileri tarafından değerlendirilmiş. Selfmite'tan etkilenen ABD'de etkilenen cihazların sayısının 2.000'i geçtiği doğrulanıyor.

Bankalarda faiz yüzde 1'in altına indi!

Merkez Bankası’nın son iki ayda politika faizlerinde yaptığı 1.25 puanlık indirim nihayet tüketici kredilerinde de etkisini gösterdi.

Öyle ki, bir dönem aylık yüzde 0.67’lere kadar inen ancak 17 Aralık operasyonu sonrasında 1.25’lere fırlayan konut kredisi faizleri yeniden yüzde 1’in altına indi. Merkez’in özellikle 25 Haziran’daki faiz indiriminden sonra bankalar tüketici kredisi faizlerinde adeta indirim yarışına girerken, konutta aylık faiz yüzde 0.92’ye kadar düştü. Faizlerde yaşanan bu düşüşün vatandaşın cebine etkisi de hiç azımsanacak cinsten değil.

Öyle ki, son faiz indirimi öncesi aylık yüzde 1.25 faizle 60 ay vadeli 100 bin lira konut kredisi kullanan bir vatandaş aylık 2 bin 379 lira taksit ödüyordu. Şimdi ise yüzde 0.92 faizle aynı krediyi kullanacak bir vatandaşın ödeyeceği aylık taksit 2 bin 176 liraya indi. Yani faizlerdeki indirim 100 bin liralık kredide vatandaşa aylık 203 lira avantaj sağladı. 100 bin liralık kredinin 60 ay vadede toplam borcu ise faizlerdeki düşüş sonrası 12 bin 165 lira azalarak 142 bin 739 liradan 130 bin 574 liraya indi. Merkez’in faiz indirimi sonrası ihtiyaç kredisi faizleri aylık yüzde 1.50’den 1.15’lere, otomobil kredisi faizleri de yüzde 1.30’dan 0.98’lere geriledi.

MEVDUAT FAİZİ TEK HANE

Merkez Bankası’nın faiz indirimi mevduat tarafında kendisini daha çabuk hissettirdi. 17 Aralık sonrası hızla yükselen ve geçen aylarda yüzde 13’lere kadar tırmanan mevduat fazileri mayıs ayında faiz indirimlerinin ardından yüzde 11’lere inmişti. Merkez’in son faiz indirimi sonrası bankaların yıllık mevduat faizlerini yeniden tek haneye çektiği belirtiliyor.